17 Eylül 2010 Cuma

Beşiktaş Üzmüyor, Çimler Üzüyor


Nasreddin Hoca’nın çıktığı bu kültür ve topraklar nedense sanki aynı insanları çıkarmayı unuttu. Her yanlışı testi kırıldıktan sonra “ele almayı” aklına getiren, yumurta kapıya dayanınca harekete geçen bir toplum olarak belli ki bu sezonun en değerli yatırımları olan Quaresma ve Guti’nin her yerinden toprak fışkıran o sahada bileği döndüğünde aklımız başımıza gelecek. Bakalım Ferrari’nin sakatlığı bir dürtme olacak mı?

Real Madrid geçtiğimiz günlerde sırf bu zemin problemi için Arsenal’den Paul Burgess’i transfer etti. (http://olefutbol.blogspot.com/2010/09/real-madridin-son-transferi.html). Sahalarımızda fışkıran toprak yerine, ayağa kaldıran çalımlar görmek istiyorsak artık İngiltere’de “Groundsman” denilen bu tip profesyonel isimlerin Türk Futbolu’na da transfer olması şart.

Tahmin ettiğimiz gibi Schuster, daha az oynayan oyuncularına şans verdi. Schuster’in takıma yaptığı en büyük katkı bu. Herkes hazır olmak zorunda, çünkü her an herkes oynayabilir. Özellikle hücum bölgesinde satılık listesinin başında bulunan Holosko ve Hilbert için bu durum kendilerini gösterebilmeleri açısından bir avantajdı.

Rakibin tekme değil de, futbol oynamaya çalışması futbol adına da Beşiktaş adına da avantaj olsa da, Beşiktaş ilk yarıda rakip kale önünde daha çok sahayla mücadele etti. 60. dakikadan sonra ise Quaresma ve Bobo değişikliğiyle rakip sahaya yığıldı. Bunlar zaten beklenilen, bilinen, görülen noktalar. Önemli olan Beşiktaş’ın oynamaya çalıştığı felsefeyi her geçen gün, her kadrosuyla iyi-kötü uygulamaya koyması. Dünkü maç bir kaza topuyla kaybediledebilirdi, ancak hep yazdığım, anlatmaya çalıştığım konu şu “Yenilgi önemli değil, şanssızlık olur, bireysel hata olur yine yenilirsiniz, ama ortada bir sistem, anlayış görememek yenilgiden daha önemlidir. Şansla 1-2 kere kaybedersiniz, sistemsizlikle 1-2 kere şans eseri kazanabilirsiniz.” Beşiktaş güzel bir futbol felsefesine doğru adım adım ilerliyor.

Bunlar dışında maç içinde dikkat edilecek konular olarak naçizane düşüncelerim Ekrem ile Ernst’in anlamsız oyun kurma çabaları ve bu hatalı kararların başta Guti olmak üzere takımı yorması, Hilbert’in çekingenliğini üstünden attığında olumlu işler yapması, ama maçın çoğunluğunda henüz bu ürkek ceylan görüntüsünü üzerinden atamaması ve Holosko’nun her tercihi yanlış kullanmasının, dünkü maç için eksi hanesine yazılacaklar olduğudur. Bu sorunların takıma yansıyan en gözle görülür sonucu Nobre’nin geçen sezon ki gibi orta sahaya gelmekten ceza sahasında topla buluşamamasıydı. Maçtan önce Tabata ilk kez tribüne çağrılmanın etkisiyle golü çok istedi, çok çabaladı ama O’nun da oynadığı alan köy yolu kalitesinde olunca top kontrolünde sıkıntı yaşadı.

Maçın Adamı: İbrahim Üzülmez

İyi oynamasında değil gözüm, hala pes etmiyor, hala ısırıyor, hala istiyor. Deli gibi çalışıyor, orta yapıyor, foul alıyor. Scholes’u, Seedorf’u nasıl hayranlıkla izliyorsam, hala aç olmalarına hayat felsefeleri yüklüyorsam, İbrahim’i de kalbimin aynı yerine koyuyorum. Beşiktaş’ın efsane oyuncuları arasındaki yerini çoktan aldı.

Saygılar Kaptan’a...


i)Başlıktaki fotoğraf www.sporx.com'dan alıntıdır.

1 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...