30 Eylül 2010 Perşembe

Avrupa Ligi Varan-2, Rapid Wien

Türk Futbolu’nun Avrupa'da kulüp düzeyindeki en başarılı sezonları 1999-2000 ve 1988-1989, Rapid Wien’le açılmıştır. Galatasaray 1988’de Şampiyon Kulüpler Kupası ilk turunda kuradan Rapid Wien’i çekince, herkes yeni bir “yenildik, elendik ama ezilmedik” edebiyatına hazırdı. Mustafa Denizli bazılarını gıcık eden meşhur gülüşüyle “Rapid’i eleyeceğiz” dediğinde hassssta falan olmayasın esprisi yeni yeni yapılmaya başlanmıştı. Viyana’da B. Savaş’ın füzesi 2-1 gibi umutlu bir mağlubiyetle işi Ali Sami Yen’e taşıdı ve rövanşı 2-0 alan Galatasaray o sezon Çarşamba gecelerinin tek heyecanı olarak bu işi yarı finale kadar götürdü.

10 yıl sonra Şampiyonlar Ligi önelemesinde yine Rapid Wien’le başlayan Galatasaray’a, Viyana’da, Hagi’nin 40 metre sürüp sağ ayağıyla 90a “bıraktığı” zerafet kadar güzel “HAGI, HAGI, HAGI, HAGI” çığlıklarıyla Ercan Taner eşlik etmişti. O sezon 17 Mayıs 2000’de muhteşem sonuçlandı.

Bu girişten sonra Rapid Wien bu anlamda Türk Futbolu için bir şans diyerek devam etmek isterdim, ancak ufak bir araştırma olayın Beşiktaş boyutunu farklı kıldı. 1984-1985 sezonunda, Kupa Galipleri Kupasında Rapid Wien ilk turda Beşiktaş’ı elemiş ve o sezon kupada finale kadar çıkmış. Kuşkusuz dönemin ve Rapid tarihinin en önemli 2 futbolcusu Krankl ve Panenka bu başarının başrolündeydi.

Ancak eski Rapid Wien ile şimdiki arasında en az eski Beşiktaş’la şimdiki arasında olduğu kadar fark var. Gruptaki ilk rakip CSKA Sofya gibi Rapid Wien’de futbol kültürü olan ama eski ihtişamından eser kalmamış bir takım halinde.

Takımdaki en önemli yıldızları Nuhiu, Veli Kavlak ve Steffen Hoffman. Bunlar dışında dikkat edilecek oyuncular yine bizden, Yasin Pehlivan ve Muhammet İldiz. Tanınma anlamında tek oyuncuları olan Vennegoor of Hesselink PSV günlerinden bir hayli uzakta. 5-4-1 şeklinde savunmaya dönük, kontra atak oynuyorlar.

Ultras Rapid adlı bir tribün grupları var ve amblemleri Kızılderili reisinin kafası.

Rapid Wien forumlarında yaptığım gezintide Almanca’ya hakim arkadaşlarımın büyük katkılarıyla “Beraberlik harika sonuç, umarım yedek takımlarıyla çıkarlar, kendi evimizde fark yemeyelim” şeklinde içaçıcı yorumlar okudum. Normal şartlarda Beşiktaş’ın kazanması gereken bir maç olduğu konusunda herkes hemfikir.

Ancak futbolun esas güzelliği, anormal şartları yaşatabilmesidir. Beşiktaş rakibin direncini kırmak için, klasik gol kaçırma hastalığına tutulmadan, ilk 20 dakikada golü bulursa şartlar normale döner. Ancak kızılderililerin totemleri tutarsa o zaman canımız biraz sıkılabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...