28 Mayıs 2010 Cuma

Raúl Madrid


Hatırlayamadığım bir gazetenin spor sayfasının en alt sütununda bu başlıkla tanıdım nam-ı değer "el diablo"yu.Bir O'nun, bir de Del Piero'nun ufacık resimleri adam olacak çocuk tadında 3-5 satır yazıyla yanyana duruyordu. O dönemler Avrupa Futbolu'na genelde Salı günleri yayınlanan o küçük sütunlardan ulaşıyorduk, bir de hafta içi gece geç saatlerde TRT 3 de yayınlanan Avrupa'dan Futbol programından.O iki dakikalık özet görüntülerden anlayabildiğimiz kadarıyla 9 aylık ya da 21 oynarken Hügo Sançeeezz diye bağırıp kalkardık rövaşataya 5 puan düşürmek sevdasında.

Gazeteye yapışıyordum.17 yaşında bir çocuk tek başına koskoca Real Madrid'i sırtlıyor, öyle ki Raul Madrid diyorlar, olaya bak! Dakikalarca bakmıştım o resme.

Sonrası malum, değeri olmayan futbolcu tanımlarına, 23 yaşında "tecrübeli" kaptan oluşuna, rekorlarına zaten aşinayız.Ancak sorun Ahmet Çakar'ın kurşunlarında gizli "Ne yapmış İspanya bugüne kadar Raul'la?" Bu soruyu Aragones de sormuştu, "Raul'u neden almadınız"a karşılık.Ve Raulsuz İspanya, 2008 Avrupa Şampiyonu olunca da tam oldu hani!

Sadece bu kadar değil, bugüne kadar en prestijli ödüllerden Altın top (Ballon d'Or) ve FIFA Dünyada Yılın Futbolcusu ödüllerine de hiç ulaşamamış bir Raul var karşımızda.

İyi de neden?

Raul'un uluslararası bir turnuvada İspanya forması giymesi Fransa 98 Dünya Kupasıyla başlıyor.Ve ilk 11 başladığı ilk maçta ikinci yarının hemen başında harika bir vole ile İspanyollara OLE çektirirken Zubizaretta'nın kişisel çabalarıyla Nijerya 2 gol bulup maçı 3-2 kazanıyor ve Dünya Kupalarında ilk maçlarda sürpriz sonuçlar olur klişesine yenisini ekliyordu.
İkinci maçta kapanan Paraguay savunmasını aşamayan İspanya 0-0'a razı oluyor Raul'un forma giymediği son maçta ise Bulgaristan'ı 6-1 yenmesi gruptan çıkmasına yetmiyordu.

Euro 2000, Raul’un 4 maçta da ilk 11 oynayıp sadece 1 golle kapattığı bir turnuva oldu.

Şu ana kadar Ahmet Çakar haklı gözükse de, bizim için de unutulmayacak bir turnuva olan 2002 Dünya Kupası Raul için farklı İspanya içinse aynı bitiyordu.Gruplardan estirerek çıkan İspanya, gelene gidene 3 atmış, Camacho'nun hücüm futbolu İspanya hanesine 9 gol yazarken bunlardan 3 'ü Raul'dan gelmişti.Ancak ikinci turla beraber, turnuvaya hızlı başlayan her takımın başına gelen İspanya'nın da başına geldi.Son dakikada Robbie Keane'in penaltısıyla uzayan maçı zor da olsa uzatmada kazanan İspanyollar çeyrek finale her açıdan "yorgun" çıkmıştı. Hiddink’in Güney Kore'sine ise 0-0 biten maçın sonucunda penaltılarla elenen İspanya bir turnuvaya daha "erken" veda ederken konumuz Raul başarılı bir performans göstermişti.




Yine bir Avrupa Şampiyonası -2004- İspanya'nın sadece 2 gol atıp 4 puanla gruplardan elendiği (ve Yunanistan'ın savunma futboluna felsefe! kattığı) bir turnuva olarak tarihe geçiyordu.Tüm maçlarda ilk 11 başlamasına karşın Raul turnuvayı golsüz kapattı.

Son turnuvası 2006 Dünya Kupasında ilk maçta 45. dakikada çıkmış, ikinci maçta 46. dakikada girmiş, son maçta 55. dakikada oyuna dahil olmuş ve İspanya'nın gruptan çıkmasına 1 golle katkıda bulunmuştu.İkinci turda Fransa'ya 3-1 ile elenen İspanya'da Raul 54. dakikada oyundan çıkarak hiç bir maçı 90 dakika tamamlamıyor aynı zamanda bu Aragones'in Raul'a bakışını da anlatıyordu.

Bütün bunların anlamı

Son 2006 Dünya Kupasındaki yarım maçları hariç uluslarası turnuvalarda forma giydiği maç sayısı toplam 13. 2006’yı ayırmamın sebebi ise Raul’un turnuvada 4 maçta da forma giymesi ancak görev aldığı dakikanın toplam 180’i geçmemesi, yani 2 maç.Bu açıdan bakıldığında uluslararası turnuvalarda toplam 6 golü bulunan “tilki”nin maç başına gol ortalaması %40.
Toplam Milli takım kariyeri ise 102 maç, attığı gol sayısı 44.Bu durumda genel olarak milli kariyerinin maç başına gol ortalaması ~%43.
Buraya kadar sayıların örtüştüğü normal bir durum gibi görünse de, Raul’un genel kariyerine baktığımızda 723 maçta 324 gol gibi “başarılı” bir sonuç görüyoruz.Bu da maç başına ~%45 gol demek.



Karşımıza çıkan tablo açık.Raul Gonzalez Blanco gol ortalaması maç başına %40-45 arası değişen bir oyuncu.Bu gol krallıkları olduğu La Liga için de böyle,gelmiş geçmiş en çok gol atan oyuncu olduğu Şampiyonlar Ligi için de, Uluslararası turnuvalar için de.
Kısaca milli takımda başarısız ya da Real Madrid’deki Raul değil diye bir durum yok ortada aslında.(hoş, kulüp performansını milli takım düzeyine taşıyan çok az yıldız oyuncu olduğu gerçeği de var elimizde)

1996-2006 arası İspanya’nın “erken” elenmeleri,bunun üzerine 2006 yılından başlayıp,2008 yılında zirveye çıkan –ve halen yerini koruyan- İspanyol futbolunun ve liginin durumu da Raul’a yöneltilen eleştirelere hız verdi.

2008’deki başarının salt Raulsuzluktan olmadığı gibi, Aragoneslilikden de kaynaklanmadığı düşüncesindeyim.O kadroda Güiza yerine Raul olsaydı, İspanya yine şampiyon olurdu.

İspanya’nın başarısız olmasının sebebi Raul değildir, Raul’un başarısız görünmesinin sebebi İspanya’dır.

Peki Altın Top ve FIFA Dünyada Yılın Oyuncusu ödülleri?

Kazanamadığı 2 ödül bunlardır herhalde.
1991’den beri dağıtılan FIFA World Player of the Year ödüllerine Raul’un piyasaya çıktığı 1996 yılından itibaren kazananlara bakalım
1996 Ronaldo,1997 Ronaldo,1998 Zidane, 1999 Rivaldo, 2000 Zidane, 2001 Figo, 2002 Ronaldo, 2003 Zidane, 2004 Ronaldinho, 2005 Ronaldinho, 2006 Cannavaro, 2007 Kaka, 2008 Cristiano Ronaldo, 2009 Messi.

Ballon d’Or ödülleri ise FIFA ödülleri ile hemen hemen aynı istikamette dağıtılmış.Farklı olan yıllar şöyle; 1996 Sammer, 2000 Figo, 2001 Owen, 2003 Nedved, 2004 Shevchenko

Aşağı yukarı bazen yıllar farklı olsa da aynı oyunculara dağıtılmış.2005 yılından bu zamana ise iki ödülü de alan isimler aynı.

Kazanan oyuncular genelde forvet ya da forvet arkası oynayan hızlı, çalım atan, tekniğiyle göz dolduran genelde futbol izleyicisinin beğendiği oyuncular.Bunların dışında 2 istisna var.1996 Sammer ve 2006 Cannavaro.Biri 96 Avrupa şampiyonu Almanya’nın, diğeri 2006 Dünya Şampiyonu İtalya’nın emniyet sübabı.Yani kazanılan uluslarası kupaların da yardımı olduğu açık.Aynı durum 1998,2000,2002’de de mevcut.

Raul, çok hızlı bir oyuncu değil, öyle 3-4 kişiye şık çalımlar attığını da göremezsiniz.Raul görevini yapan ve yüzüğünü öpen “basit” bir oyuncu.Ancak sadece aşırtma gollerini izlemek bile bana en az çalımcı oyuncuları izlemek kadar zevk veriyor.



Zaten sorunumuz ödülse eğer, kazanamadıklarının kat kat fazlası var koleksiyonunda.Son olarak bu iki ödülü Paolo Maldini gibi bir efsane de kazanamamış.Hugo Sanchez, Romario, Ronald Koeman, Del Piero, Dennis Bergkamp da, Maldini ve Raul ile aynı başarısızlığı! paylaşmışlar.Bence bu ödüller bir eleştiri nedeni olmaktan çok öte.

Bu başlıkla ilgili son olarak sözü “Sir”e bırakıyorum;
“Umarım seyahat etmeyi sevmiyordur.O’nu ülkenin girişinde durdurmalıyız!Real, Figo, Zidane, Ronaldo gibi büyük oyuncular satın alıyor, ancak bence dünyadaki en iyi oyuncu Raul” Alex Ferguson



Ve neden Raul?

İlk yazımı Raul üzerine yazmak istedim. Henüz kesin olmasa da, Real Madrid’in, sözleşmesini fesh etme kararı bunda etken oldu.Raul sadece futbol tarihine geçmiş efsane oyunculardan biri olmak dışında Madrid’in başına Raul ekletebilmiş, Real’in tarihinde Di Stefano, Voldano, Butragueno gibi yerini almıştır.
Son 6-7 senedir ruhundan hergeçen gün kaybeden Madrid, böyle bir efsaneyi bu kadar “ucuz” göndererek çocukluk sevgimize de el fatiha demiştir.

Evet bugün en flaş transferleri, en pahalı oyuncuları kadrosuna katan bir Real Madrid var karşımızda.Çok parası olan ve para kazanan bir Real Madrid var karşımızda.Bir de 6 senede 10 hoca değiştirmiş bir Madrid var.Robben, Sneijder, Samuel gibi yıldızları yeterince parlak! olmadığı için gönderen bir Madrid var.

Aslında bu hep böyle değildi.Florentino Perez’e kadar altyapısından çıkardığı Madrid ruhunu taşıyan oyuncularla İspanya’yı domine eden bir takımdı Real.O zamanlar Barcelona bastırırdı parayı alırdı yıldızı.Flaş transferlerle açardı sezonu ve hep Los Merengues’in gerisinde kalırdı.

Artık bu durum tersine döndü.Los Merengues, Los Galakticos oldu. Katalanlar ise İspanya futbolu’na yön veriyor.Demek bu iş “sadece” bilmem kaç milyon avro ile olmuyor.Yeni Casillaslarla, Raullarla oluyor.Ve eldekilere hakettiği saygıyı vermekle.

Bugün sihirli değneği elinde Mourinho’yu takımın başına getirerek özlediği başarılara kavuşmaya çalışan Real Madrid, buna ulaşabilir mi bilmem.

Ancak Raul’u başka formayla gördüğüm her an eski bir Realli olarak içimin burkulacağı kesin.

“Raul Avrupadaki en iyilerden biri.Real Madrid’in ruhu.O, bizim için Matthäus gibi, vazgeçilmezliği ve kötü saç traşı ile” Franz Beckenbauer

2 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...