İsa Hocamın kulakları
çınlasın, benim genç ve sorumsuz yanağımdan sağ avucunun içi vasıtasıyla
çıkarttığı desibel tüm takımın susup bize dönmesine neden olmuştu. “Takım hücuma çıkarken topu
kaptırmayacaksın Yakup Sabri! Sıkışırsan taca at, olmadı havaya dik, gerekirse
dağa vur, fezaya gönder ama o topu kaptırmayacaksın. Kaptırdıysan da uç,
ışınlan git geri al!”
Pozisyonu anlatmama gerek yok sanırım.
Kulağımın hemen
altında biten o gül, biraz yukarı çıkıp küpe oldu sonra. Cümbür cemaat hücuma
yeltendiğinde kaptırdığın her top, takıma inen gol tokadı oluyordu zira. Kum
sahada kasaplararası slalom turlarında da böyleydi bu, Devler Ligi’nin son
model suni çimlerinde de.
Bırakın taktiği,
fizik-kondisyonu, oyun anlayışını, hücum organizasyonunu…
Hepsini bırakın bir
kenara.
Trabzonspor 3 gol
yedi, 3’ü de hücuma kalkarken kaptırdıkları topun yüzü suyu hürmetine. Hiç
haketmediği şamaroğlanı skorunu gördük tabelada böylece.
Biraz önce kenara
bıraktığımız oyun anlayışına, taktiğe dönersek Trabzonspor’un maçı
kazanamamasına üzülüyoruz. Sadece Colman’ın yaptığı isabetli pas sayısı (64)
CSKA Moskova takımının tümünün ancak 60. Dakikada ulaşabildiği bir sayı. %60
topla oynayan, 8 korner kullanan, 14 şut atan Trabzonspor’un işlediği 3 günah
tabelayı cehenneme çevirdi.
Kolay değildir, hatta mümkün
değildir ilmek ilmek işlediğin yapı yıkıldıktan sonra eskiye dönmek. 3 ay önce
omurgasını kaybetmiş bir takımdan bahsediyoruz. Kalecisi sakat, stoperi ve orta
sahasının beyni İstanbul’un 2 büyüğüne tav olmuş elinde sadece Burak Yılmaz
kalmış. Dün gece O da yok.
O’nun alternatifi olarak
düşündüğün Vittek de sakat ki O Vittek idi Inter maçını çeviren.
Kadro darlığı Halil
Altıntop’a mahkum etti Trabzonspor’u. Adrian’ın aklı ile Altıntop’un hırsı aynı
frekansta buluşamadılar. Alanzinho sonunu düşünmeden attığı çalımlarla
kahramanlık denemeye bu maçta da devam etti. Hücum elemanları yeteneklerini birleştiremeyince
gol de doğmadı haliyle.
Rağmenlerle değil
nasıllarla uğraşan bir akıl var Trabzonspor’un başında. Şenol Güneş Hoca bahane
değil futbol adamı. Bu yüzden bütün rağmenlere rağmen, soğukkanlı, olgun ve
doğru bir oyun var sahada.
Ama işte, 3 yanlış
bütün doğruları götürdü maalesef.
Burak Yılmaz’ın
dönüşü, Giray-Glowacki’nin (ki şu an takımın yumuşak karnı bu bölge) birbirine
giderek alışması, Adrian’ın Halil’i anlaması, Halil’in Adrian’a uyması ve
önümüzdeki zaman Trabzonspor’un kalan 3 maçta yenilmeyeceğini düşünmeme yol
açıyor.
Birbirine yakın
takımların bulunduğu gruplar, nüansların, anların attığı fırça darbeleriyle
net bir resim haline gelir. Böyle gruplarda favoriyi mağlup etmek, hele de
deplasmanda mağlup etmek, bu resme kendi rengini en koyusundan dahil etmektir.
Trabzonspor’un bu
gruptan çıkacağına inanıyorum.
Yeter ki yediği
tokatlar kulaklara küpe olsun.
Yakup Sabri İNANKUR
ufak nüans demesen iyiydi..nüans= küçük fark, küçük=ufak...ufak nüans= ufak ufak fark
YanıtlaSil:) Teşekkür ederim. O cümleyi yazarken aklımda "minik fırça darbelerinin ufak farkları" vardı, sonra "minik fırça darbesi zaten ufak farkları anlatıyor" diye düşünüp nüansı ekledim, fırça teşbihiyle bağladım. Ancak aklımda "ufak farklar" dikkatini çektiği üzere kaldı.
YanıtlaSilCümledeki o fazlalılığı attım. Yazıyı daha da güzelleştiren nüans için tekrar teşekkür ederim :)