12 Nisan 2011 Salı

Necip İçin Yanılmışım

Televizyon başında hayatında Kasımpaşa’ya 1 kez bile gitmemiş annemle elimizde çaylar mutlu mesut maçın başlamasını bekliyoruz. Karşımızda bomboş bir tribün görünce, önce şaşırdık. Sonra birden coşkulu bir kalabalıktan “Ya Allah, Bismillah” sesleri gelince, Kasımpaşa Taraftarı’nın kameranın olduğu numaralı tribünde olduğunu anladık. Zeki Müren de bizi görememişti, Kasımpaşa Taraftarı da aynı mantıkla bizi görmüyordu, annem ve ben de onları görmedik 90 dakika boyunca. Ancak yayıncı kuruluşa teşekkür ederim, HD kalitesinde baştan sona duyduk kendilerini ve “taleplerini”.

Gerçi Recep Tayyip Erdoğan Stadı’nda 90 dakika boyunca 1 kez bile Kasımpaşa diye bağıranın olmaması mı daha acı, Nobre’nin forvet arkası oynaması mı, kararsızım...

Hilbert’in savunmaya dönmesi hem Beşiktaş savunması, hem Quaresma, hem de İbrahim Toraman için normalden bir seviye yukarısı demek aynı zamanda. Ters kademeye girmeyi de biliyor, hücumda Quaresma’ya boşluklar yaratmayı da. Ancak bu aynı zamanda Nobre’nin de takıma girmesi demek, zira 5 yerli sınırı var. Ve bu sınır Beşiktaş için Forlan’dan ziyade Cenk Tosun’u daha mecbur kılıyor.

Maçı izlerken, Ömer Üründül’ü bolca andım. Bloklar arasındaki boşluk O’nun bile bahsetmekten sıkılacağı kadar fazlaydı. Necip ve Ernst ikilisinin ilk yarıda amaçsız gibi görünen koşularının sebebi, bu geniş boşlukları doldurma çabasıydı ki bunda da başarılı oldular. Koca orta sahayı 2 kişi kapattılar.

Televizyonun karşısında yine de keyif veren bir Beşiktaş vardı. Simao henüz bildiğimiz hücum etkinliğine ulaşamasa da futbol zekası ve İsmail ile uyumu, Kasımpaşa’nın sağ kanadının bildiğimiz anlamda çökmesine sebep oldu.

Bazı takımlarda bazı oyuncular vardır. Vites yükselltiğinde takım kimlik değiştirir. Kötüyse iyi oynamaya, iyiyse daha iyi oynamaya başlar. Çok iyiyse, yenilmez olur. Figo böyle bir oyuncuydu. Figo’nun, henüz 18 yaşında veliahtı ilan ettiği Quaresma da böyle oyuncu. Eğer Quaresma 20 yaşında Sir Alex Ferguson’ın kanatları altına girseydi, bugün beyaz formasıyla El Clasico’ya hazırlanıyordu muhtemelen. Ama O’nun kaderi Beşiktaş’mış. Ve O da bu durumdan oldukça memnun görünüyor. Quaresma gün geçtikçe daha Beşiktaş oluyor. Gol olabilecek pozisyonda rakibinin sakatlığını görünce topu taca bırakması, golden önce 3 Kasımpaşalı’yı ayakta duramayacak hale getirmesi kadar güzeldi. İlhan Mansız, Pascal Nouma’dan sonra, taraftarın özlediği bir ruh olma yolunda çalımlaya çalımlaya gidiyor.

Maçın Adamı Necip Uysal

Kasımpaşa ne zaman kontra atağa yeltense, uzun top gönderse, topun olduğu yerde Necip Uysal vardı. En beğendiğim ise gelen topları gelişine ya da taca göndermek yerine –bir şekilde- kontrolünde tutup Beşiktaş’ı atağa kaldırmasıydı. İleri geri, sağa sola, savunmaya hücuma, her yere yetişti. Ve bunu 90 dakika temposunu bir an olsun düşürmeden yaptı. Necip Uysal iyi oyuncu olacak derken yanılmışım. Necip Uysal büyük oyuncu olacak.


2 yorum:

  1. Necip hakkında konuşurken çok korkuyorum. İşlerin ters gitmesinden, yine bir aksilik çıkmasından çok korkuyorum. Senelerdir umut bağladığımız her adamın bizi yüzüstü bırakmasından kaynaklanıyor bu. Sonra "yok ya, Necip hiçbiri gibi değil ki" diyorum. Sonra yine aman çok dillendirmeyeyim diye geçiyor içimden.

    Biraz daha zaman geçsin, Beşiktaş kimdir diye sorulduğunda rahatlıkla Necip'tir diyebilmenin hazzını yaşayalım.

    Ege

    YanıtlaSil
  2. Öyle güzel bir yorum ki, açıkçası bayağı bir saat "haklısın"dan fazla birşey ifade edebilmek için bekledim.

    Aslında bu yazı daha uzundu, daha Necipliydi. Bilerek kestim, kısalttım. Necip Beşiktaş'ın kelebek kanadı, dokunmaya kıyamıyoruz. Sevdiğim kadar, kozasından Kartal kanadı olarak çıkacağına da inanıyorum, inanmak istiyorum.

    Yakup Sabri İNANKUR

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...