14 Nisan 2011 Perşembe

ASLA YALNIZ YÜRÜMEYEN 96 RUH

Alışagelmedik parlak güneşli bir pazar sabahı İngiltere’deki tüm çocuklar gibi Steven’ı da şımartmış, yatak keyfini uzatmıştı. Güzel bir kahvaltıdan sonra kuzeniyle her Pazar yaptığı gibi bahçede futbol oynayacaklardı. Maçın en keyifli yerinde büyükbaba da mutlaka onlara katılacaktı. Ancak birgün önce yaşanan facianın görüntüleri onun yarı uykulu dünyasını işgal edince bütün keyfi kaçtı. Televizyondan izlemişti. Korkunç bir görüntüydü. İnsanlar üstüste yığılmışlardı. Tribüne sığmamışlar, sahaya akmışlar, birbirlerinin üzerine basmışlardı. Ölenler olduğunu duymuştu Steven, ağlayan insanlar görmüştü. Kuzeni Jon Paul da ailedeki herkes gibi Liverpool aşığıydı ve takımının FA Kupası yarı finalinde yalnız yürümesini istemeyenlerdendi. Ancak büyükbabası kuzeninin iyi olduğunu, o tribünde olmadığını söylemişti. Sadece kontrol için o gece hastahanede kalması gerekiyordu. O gece 9 yaşındaki bir çocuk için olabilecek en karanlık geceydi ve bu güneşli sabahta bile bırakmıyordu O’nu.

Anahtarın sesini duyan Steven terliklerini bile giymeden merdivenlerden aşağı koşarken buldu kendini. Kapıyı beklediği gibi büyükbabası Tony Gerrard açtı. Steven’ın yüzüne baktı, yavaşça kapıyı kapattı ve öylece durdu. Geleceğin Liverpool Kaptanı’nın bundan sonra sahaya her çıktığında 10 yaşında kaybettiği kuzeni Jon-Paul Gilhooley için de mücadele edeceğine söz verdiği o gün, Gerrard ailesi ile birlikte 94 aile için daha trajedinin tarihi olacaktı.

15 Nisan 1989'da FA Kupası yarı finalinde Notthingam Forest ile Liverpool karşılaşmasının başlamasına az kalmıştır. Tribünler tıklım tıklım dolu olsa da dışarıda büyük bir izdiham vardır. Bu izdiham, içinde aşırı alkollü Liverpool holiganlarını da barındırmaktadır. Takım sahaya çıkınca stat dışında kalanlar sesleri duyup coşar. Kapılara büyük bir yığılma olunca, polis baskıya dayanamaz ve bariyerleri kaldırır ve tel örgülerin İngiltere’yi terk etmesine sebep olan olaylar başlar.


Arkadan yığılan kalabalık, tribündekilere öne itmeye başlar.İnsan seli bir anda fırtınalı bir deniz olur, dalga dalga sahaya taşmaya çalışır. Ölüm insanları tel örgülerle kucaklar.



Bütün bunlar olurken maç devam eder. Ancak 6. dakikada tellerin yıkılması ve seyircilerin sahaya akması sonucu maç durur ve facia kanlı asasını o zaman İngiltere ve dünyanın yüzüne vurur. O kadar çok insan yardıma muhtaçtır ki sedye kalmamış, bir avuç sağlık görevlisi reklam panolarını sökmeye başlamıştır, insanları taşımak için...

94 kişinin hayatını kaybettiği, 766 insanın yaralandığı ağır bir bilanço vardır. Hayatını kaybeden en genç insan Steven Gerrard’ın 10 yaşındaki kuzeni Jon-Paul Gilhooley’dir. Daha sonra ölü sayısına 2 kişi daha eklenir, uğursuz rakamın adı 96 olur.

Bu olay tüm dünyayı derinden etkiledi. Bu maçtan 4 gün sonra oynanan Milan-Real Madrid maçının 6. Dakikasında hakem oyunu durdurdu ve 1 dakikalık saygı duruşu yapıldı. Bu esnada Milanlı taraftarlar “You’ll never walk alone”u söyleyerek, 96 futbol şehidinin ruhunu andı.

İngiltere Federasyonu bu olaydan sonra seyircilerin yerlerini terketmesini yasakladı ve her tribün koltuklu oldu. Tel örgülerin de statları terkettiğini söylememe gerek yok sanırım. Ve holiganların tek tek tespit edilip statlara girmesinin yasaklandığını da…

15 Nisan 1989’da yaşanan o facianın İngiltere'deki modern futbolun doğuşu olduğu dile gelir Ada’da…

Bizim modern futbola geçişimiz umarım bu kadar acı olmaz. 200 küsür kameralı dev statlarımızdaki 100 küsür holiganı tespit etmek ve imha etmek için Volkan’ın kafasına rakı şişesinin, Tello’nun bacağına logar kapağının isabet etmesini mi bekliyoruz, yoksa kendi Hillsborough’muzu mu; bilinmez.

İngilizler "Unutmak her zaman için hatırlamaktan daha kolaydır. Ancak unutmak aynı hata ve acıların tekrarına sebep olur." diyerek her 15 Nisanda bu olayı -öyle göstermelik saygı duruşlarıyla, manalı ama anlamsız şiirlerle değil- gerçekten anarlar. Ölenlerin ailelerini Liverpoollu futbolcular ziyaret ederler. Anma yerine kadar onlarla beraber yürürler, hiçbir Liverpoollu aile yalnız yürümez.

“Sahaya her adım attığımda Jon-Paul aklıma geliyor, O’nun için de oynuyorum” diyor Kaptan Gerrard. Sahadaki 2 kişilik mücadelesinin temelini de böylece açıklamış oluyor.


4 yorum:

  1. Güzel yazmışsın eline sağlık

    YanıtlaSil
  2. Teşekkür ederim.

    Burada benim en dikkatimi çeken nokta "İngiltere'deki modern futbolun doğuşu olduğu" cümlesidir. O günden bu yana Premier League 20 kat değerlenmiş. Holigan İngiliz kavramından da sıyrıldıkları cabası. Steven Gerrard gibi bir oyuncunun doğuşu fazlasıyla romantik...

    YanıtlaSil
  3. Eline sağlık, yine harika bir yazı olmuş. Fotolara bakarken gözlerimi kaçırdım, bakamıyorum. O kadar üzücü ki söyleyecek söz pek yok.

    Yaşanan bu üzüntü verici olaydan sonra The Sun gazetesi, Liverpoollu taraftarları ölenleri soymakla suçlamış, cüzdanlarını çalmakla. Tabi hiçbir zaman kanıtlanamayan bu olay iftira olarak adlandırıldı her daim. Ve 2004 senesinde özür dilemiş Sun gazetesi. Bu özür asla yaptıkları terbiyesizliği kabul ettirmez. Liverpool'da Sun gazetesi o zamandan beri protesto edilip, alınmıyormuş. Bu da güzel bir dipnot.

    Ege

    YanıtlaSil
  4. Sağolasın Ege.

    Videoları izledim...Özellikle teller yırtıldıktan sonra insanların aldığı şekli tarif edecek kelimem yok, istemiyorum da. Buraya da koymak istemedim, dediğin gibi bu fotoğraflar bile yeterince rahatsız ediyor.

    The Sun hükümet yalakası bir gazete. Her hükümet yalakası basın-yayın organının insaniyete karşı yalamayı tercih etmesi halk için her ülkede "kader". Bu konuda en büyük suçlu polis, polisin basiretsizliğiydi, yani devlet. Dikkati oradan çekmek için yapılan karalama, olay kadar trajik (hatta "trajik" burada sevimli kalıyor biraz). Ama tabii oralarda insanlar -belki de fazla balık yemekten- bu olayı, unutmuyorlar canlı tutuyorlar. Biz ise -belki az balık yediğimizden- hafızası balık olmuş bir topluluğuz. Bu yüzden orada 1 kez Hillsborough olur, The Sun 1 kez yalar pişman olur, burası dağ taş Hillsborough olur, sayfalardan yağ damlar, iki de çelenk koyarız biter gider...

    Not: İlk cümlendeki "yine" için ayrıca teşekkür ederim.

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...