13 Aralık 2011 Salı

Kim Girmeli Kim Çıkmalı?


Aykut Kocaman direksiyonu futbolculuktan teknik direktörlüğe kırdığında, radyosundaki futbol müziği Leeds United ezgiliydi kuşkusuz. David O’leary önderliğinde, Harry Kewell liderliğinde, Mark Viduka, Lee Bowyer, “genç” Alan Smith, Erik Bakke, Woodgate-Ferdinand ve arkadaşları,  yeni milenyumun en heyecan verici / en gelecek vadeden futbolunu oynuyorlardı.

İlk 15 dakika hayatları buna bağlıymışçasına koşuyor, basıyor ve agresif oluyorlardı. Şok pres dalgası altında kalan rakip savunma Leeds’in gol tokadıyla kendine gelebiliyordu çoğu zaman. O andan sonra da sırayı kontra ataklar devralıyordu. Leeds maçlarında kesintisiz bir sürat ve az zamanlarda (3-5 saniyelik hücumlarda) çok büyük işler izliyorduk.

Geçen sezonun 17’de 16 yapan Fenerbahçe’si 14 kez ilk 15 dakikada gol bulmuş ve bu maçların 13’ünü kazanmıştı. Bu maçlarda attığı gol sayısı, ilk 15 dakika gol atamadığı maçların 3 katıydı. Fenerbahçe şok presle başlıyor, golü buluyor, Alex ile kontrolü elinde tutup istediği an Niang, Dia, Stoch ile gaza basabiliyordu.

Uzun zaman sonra (sezonun başından beri diyebilirim) dün akşam Bursa’da, (yeniden) Leeds United soslu Fenerbahçe lezzet verdi. Tamam ilk 15 dakikada golü bulamadı fakat Bursaspor yarı sahasına çapa atarak, topu istediği sularda yüzdürdü, Sestak, Ozan İpek ve Tetteh’in koşu alanlarını tıkayarak “Ertuğrul Sağlam hücumlarını” başlamadan bitirdi.

Özer Hurmacı’nın önünde bir çizgi var. Ötesinde “iyi futbolcu” toprakları bekliyor onu. O çizginin civarında geziyor, üzerine geliyor ancak bir türlü “vasat üzeri futbolcu” ülkesinden ayrılamıyor. Sorun pasaportunda değil kafasında. Oysa 5 metre solundaki Stoch gayet güzel seyahat ediyor çizginin ötesindeki bereketli topraklara. Hergün biraz daha güçlenerek, daha “basitleşerek” ve daha hızlanarak. Yalnız bazen kendini kaptırıyor, bırakın Fenerbahçe takımını, hücumunu, Basser’in adelesini; kameralar dahi O’na yetişemiyor. Takımla ahengi yakaladığında boşluklara sızıp daha net (ve daha fazla) gol şansı buluyor ki golü de böyle attı zaten.

Yayıncı kuruluşun “taraftar gözüyle kim girmeli-kim çıkmalı” maç içi anketi yeni bir uygulama. Eğer bu uygulama 2 sezon önce başlamış olsaydı Bursaspor hanedanlığında imparatorluk tacını açık ara Federico Insua giyerdi. Insua’ya “imparator” denirken, "bu" özelliğine istinaden transfer edildiğini sanmıyorum. Sağlam’ın kafasındaki hızlı hücum yapısında maalesef Arjantinli, Charlie Chaplin filmini ağır çekim izlemek kadar zevkli ve etkili.

Şayet, “Kim girsin kim çıksın” uygulaması 9 sezon önce başlasaydı Fenerbahçe cephesinde tek adam iktidarda olurdu. Selçuk Şahin’in (yine) inanılmaz düşük pas yüzdesini (%68), Emre Belözoğlu (yine) inanılmaz yüksek pas yüzdesiyle (%92) örtmeyi başardı. Lakin Selçuk Şahin’i 9 senedir kim, nasıl örtüyor onu bilmiyorum.

Yakup Sabri İNANKUR 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...