29 Ağustos 2012 Çarşamba

Ayrışık Fenerbahçeliler


Şike davasının bile bölemediği Fenerbahçe’yi Alex-Aykut çatışması bölüyor bugün. Son 10 yılda bilhassa yönetimsel icraatlar, ardından sportif başarılar ve camianın genelindeki bütünlük; Fenerbahçeli için gurur, diğerleri için gıpta konusu. Başında “amatör” olan ancak Fenerbahçe için profesyonel bir katalizör olan branşlar “futbol kulübü” algısının yerine “camia” algısını bıraktı bilinçaltına. Daha büyük ve daha güçlü bir düşünce biçimi şekillendirdi taraftarı. Kendini farklı görmeye, düşünmeye ve hissetmeye başladı Fenerbahçeli. Farklılaştığı için diğerlerinden ayrıştı, diğerlerinden ayrıştığı için kendi içinde birleşti. Aziz Yıldırım’ın kurduğu ülküde gösterdiği hedefe hiç durmadan yürüyeceğine ant içmiş nereden baksan 25 milyon insan var. 

Halkının büyük çoğunluğunun büyük desteğini alan her büyük lider düşüncelerinin ve fikirlerinin hitap ettiği toplum üzerinde meşru olduğuna inanma eğilimindedir. Vicdanen ya da fikren rahatsızlık verse de kitlelere ilham veren insanların fıtratında dediğim dedik çaldığım düdük havası vardır. Konunun siyasi, ahlaki yönünü ve zaruret hallerinin tartışmasını üniversite kantinlerine, rakı muhabbetlerine ve berber koltuklarına bırakıyorum. Hiçbir depremin yıkamadığı, halkının da sırtına el ettiği, omzunda taşıdığı bir insan neden kendini haksız görsün ki? “İcraatlarım doğru ve haklı olmasa burada işim olmazdı” düşüncesiyle alır eline mikrofonu.

90’larda 2-3 haftada bir kendi arasında kavga edecek bir konu bulan, onlarca derneğin arasında binlerce düşünce ve yöntemle parça parça tek bir hedefe kilitlenmeye çalışan Fenerbahçe’den bugün tek ses, tek yürek Fenerbahçe’yi oluşturmak 10 yılını aldı Aziz Yıldırım’ın. Bunu da çoğu zaman masaya yumruğunu indirerek yaptı. Camianın güçlü isimleriyle dahi çatışmaktan geri durmadı. 

Aziz Yıldırım döneminin ikinci yarısında başkanın emekleri karşılık görmeye başladı. Kargaşa ve çatışma Fenerbahçe’yi etkilemiyordu. Bilakis derbi öncesinde (özellikle Kadıköy’de oynanacak derbi öncesinde) tansiyonu arttırmak; taraftarına ve oyuncusuna ekstra motivasyon, rakibe baskıcı bir stres yüklemekteydi. Bu dönemin aynı zamanda Alex’in formayı giydiği, sevildiği, krallaştığı, kaptan olduğu ve en nihayetinde efsane olduğu dönem olması mevcut durumun çekirdeğini oluşturuyor. Alex taraftarına en az Aziz Yıldırım kadar güveniyor. Taraftar da Aziz Yıldırım’ı en az Alex’i sevdiği kadar seviyor ve destekliyor. Bugüne kadar; 17’ye karşı, cemaate karşı, UEFA’ya karşı olmuşlardı. Diğerleri ve Fenerbahçe olgusu her seferinde güçleniyor, taraftar-yönetim-futbolcu arasındaki harcı da güçlendiriyordu. Şimdi farklı. Bu sefer ki kaos; Fenerbahçe ve diğerleri kavgası değil, Fenerbahçe’nin içinde ve en özelindeki şahsiyetlerin kavgası. Başkan Yıldırım, teknik direktör Kocaman, kaptan Alex. Hepsi de Fenerbahçe efsanesi. Cihat Arman’ın, Ogün Altıparmak’ın, Ziya Şengül’ün içinde olduğu sonsuz sayfalı defterde en özenli el yazısıyla hikayelerini işlemiş figürler.  

Aile içinde kalması gereken bir olay dallandı, budaklandı, çiçeklendi. Alex tweet attı. Desteğinden emin olduğu taraftar ile tevatür yaptı. Kamudan oy istedi. Hata yaptı. Aykut konuyu aynı platformda devam ettirip Fenerbahçeli’yi hakemliğe zorladı. Hata yaptı. Hataya bir hata daha eklendi. Sonra başkan tribünün çaldığı şarkıyı beğenmedi ve olay allandı pullandı gelin oldu. 

Fenerbahçeli’ye dert yandılar, Fenerbahçeli’ye şikayet ettiler ve Fenerbahçeli’yi azarladılar. Tüm bu çabaların sonunda nur topu gibi bölünme oldu. Aykutcu ve Alexci 2 ana büyük kola ayrıldı milyonlar. Daha sonra değişik mezhepler doğdu. Alex’i haklı bulan ama Aykut’un otoritesi birincil diyen muhafazakarlar. Aykut’u haklı bulsa da Alex’ten vazgeçmeyen yenilikçiler, Alex’e heykel, jübile yapıp, Aykut’a plaket düşünen liberaller, işi Aziz Yıldırım’a havale eden klasikler ve her ikisini de istemeyen az sayıdaki neo-klasikler.  

Beşiktaş bu bölünmeleri yaşadı ve şimdi kaybettiği kimliği aramakla geçiriyor zamanını. Pahalı umutlarını kupalara ve turlara çeviremediği takdirde Galatasaray’ın geleceği Beşiktaş’ın şimdisine dahi yetişemeyecek belki. 

Türk futbolu, hatta sporu artık ayakta duramayacak kadar sallanırken camialarımızın, özellikle de büyük lakabını asırlık tarihinden getiren camialarımızın, içinde ayrışmalarına hiç mi hiç ihtiyacımız yok. Ayrıştıkça debeleniyoruz. Debelenen kulüp sayısının artması, kişisel çıkarların artması, adaletin düşmesi, daha kalitesiz futbolu daha pahalıya izlemek, daha çok nefret, daha çok kavga, daha çok bölünme ve daha çok debelenme… 5 yıldır ne kulüpler ne de ulusal takım bazında doğru düzgün istikrarlı bir çıkış / başarı / umut var. 

Akşama önemli bir maç pusuda. Elimizde “Alex’i koymazsan böyle olur” ile “Alex olmadan da kazanırız arasında” volta atmaya hazır bir etnoloji. Tabela, bir grubun sesini ötekinin üzerine koyacak. Çok yanlış…

Fenerbahçeliler kazanmak ve turlamak istiyor, mezhepleri farklı olsa da… 

Yoksa tur da gider şampiyonluk da; ki önemli değil. Alex de gider Aykut da; ki önemli değil. Fenerbahçe kalır. Önemli olan da o. Ve bir camia eninde sonunda mutlaka taraftara kalır. Ama bölük pörçük kalır ama bütün kalır. Bunun kararını sadece taraftar verir. Cefasını yahut sefasını da sadece taraftar çeker. Diğerleri basitçe çeker gider. Kimi zaman ayrıştırır, kimi zaman sadece ayrılır.

Yakup Sabri İNANKUR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...