14 Nisan 2012 Cumartesi

Süper Final Öncesi; 1-Galatasaray


Yeni sezona; yeni bir başkan, yeni bir stad, yeni bir hoca ve yeni bir takımla başladı Galatasaray. Eski tas eski hamam bir lige 9 puan fazla geldi bu yenilikler şenliği. Fakat bu esnada federasyon da yeni sezona; yeni bir başkan, yeni bir başkan daha, yeni bir lig statüsüyle gelince adının karşısına şampiyon yazdıramadı sarı-kırmızılılar. Henüz…

Fatih Terim ilk 11 için 8, ilk 18 için 3 oyuncu transfer etti. Kendi felsefesine biat ederek altyapıdaki cevherlere baktı. En parlak 2 yavru aslanı mücevher yapmak üzere aldı ilk 11’e koydu. Galatasaraylılar ellerinde kaleydeskop UEFA Kupası’nın anıtsal resimlerine bakarak geçirmişti neredeyse son 10 yılı. Ruh çağırma ayinleri için en doğru medyumu bulduklarına inanıyorlardı ama O, takımı “Hakan Balta ve arkadaşları” ironisine dönüştürmüş gözüküyordu.

Halbuki Terim kafasındaki sisteme göre oyuncu seçmişti. Oyun esnasında bile değişebilen / dönüşebilen bir mentaliteyi oyuncularının kafasına / reflekslerine oturtmaya çalıştı. İlk başlarda her maç Galatasaray’da farklı bir anlayış gördük. İlk 10 maçta 9 gol yiyip 13 puan kaybetti sarı-kırmızılılar. Bu kayıpların nedeni deneme-yanılma değil, bilakis Terim’in plan ve programı dahilindeydi. Alışma devresinin olağan kayıplarıydı. Terim Galatasaray’a imza atttıktan sonra, parmaklarındaki hayali bir kalemle ellerini ileri geri sallıyor ve şöyle diyordu: “Değişim bizim kilidimiz olacak. Değişebilen, uyum sağlayabilen bir takım hedefliyoruz.” Beden dilinin altını çizdiği cümleler bunlardı.


Bu değişim Terim’in kendi içinde oluştu ilk önce. Bu kez Galatasaray’a mentalite anlamında bir 10 numara yerleştirmedi. 10 numaranın sahibi Felipe, -bir önceki dönemin aksine- koşan, ısıran bir Felipe. Herkesin Barselona’ya öykündüğü bir dönemde, Galatasaray çılgınca saldırmak, cansiperane savunmak istiyordu. Barça; “top bendeyken sen gol atamazsın ben istediğimde hücum yaparım” derken Galatasaray; “Ben maaile hücum yaparken, sen nefes alamazsın, top ne kadar istersem o kadar bende olur” diye düşünüyordu. 34 maçın 24’ünde topa rakipten daha fazla topa sahiptiler. Ortalama %55 topla oynarken ligin en çok gol atan en az gol yiyen takımı oldular.

Bidon Melo’nun pitbull, bedava Elmander’in ligin en değerli yabancı oyuncusu, yaşlı Ujfalusi’nin en çok top kesen savunmacı, çaylak Emre ve Semih’in en çok gelişme gösteren oyuncular olması 3-4 ayı aldı sadece. Necati, Semih, Engin, Hakan hatta Elmander Beşiktaş ya da Fenerbahçe’de olsa yedek kulübesinde üzerinde battaniye elde çekirdekle görmemiz normal karşılanırdı. Pedro’nun, Abidal’in, Cuenca’nın Avrupa’nın herhangi bir büyük kulübünde yaşayabileceği bir durum gibi. Futbol tarzı değil ama düşünce yapısıyla Barselona’ya benzeyen tarafı bu oldu Galatasaray’ın. Takım olgusu…


Süper Final’e Dair.

Güven veren bir kaleci, sağlam bir savunma ikilisi, çalışkan ve yaratıcı bir orta saha, iyi bir forvetiniz varsa, etrafına serpiştireceğiniz oyuncular orta kalite olsa bile iyi futbol üretebilirsiniz. Muslera, Semih-Ujfalusi, Melo-Selçuk ve Elmander bu toprakların son 5 yıldır gördüğü en iyi omurga. Böyle olunca genç bir yetenek Emre Çolak ilk 11 oyuncusu olabiliyor, “sorunlu” Engin rakipler için sorun yaratabiliyor, taraftarın varlığını sorguladığı Hakan Balta bu muhteşem takımın sırıtmayan dişlisi olabiliyor. Oynanan futbol bir yana, oyuncuların arzusu da üst düzey. 3 temmuzun çamuru camianın paçasına yapışmadı. Psikolojik olarak da rakiplerine göre daha rahatlar. Avantajları bir hayli fazla. Dezavantajları ise sadece sakatlık olabilir. Özelllikle sezon başında adele sakatlığından muzdaripti oyuncular. 6 maçlık yükleme yapılması sezon yorgunluğunun gergin ipini koparabilir.  

Kilit Oyuncu; Johan Elmander

Hayatta nasılsa futbolda da öyle. Varlığın kıymetini, yokluğun şiddetiyle ölçüyoruz. Elmander’in olmayışı Galatasaray’ı sadece hücum yönünde etkilemiyor. İsveçli Galatasaray orta sahası için Melo kadar Selçuk kadar kıymetli. Maç içinde takımın kırılgan fay hattı Engin’in, Emre’nin (ya da Sabri’nin) direnci çatırdamaya başladığında orta sahaya sağlam bir Viking harcı katıyor. Böylece Galatasaray’ın merkezi sistemi kolay kolay çökmüyor. Muslera’nın güdümlü toplarını indiriyor, sırtı dönük alıyor, yüzü dönük veriyor, şut atıyor, dribling yapıyor. 2012 model Galatasaray’ın neye ihtiyacı varsa onu yapıyor. Elmander’in olmadığı, hatta son 15 dakika oyundan alındığı maçlarda dahi Galatasaray’ın dengesi bozuluyor. Sayılar da bizi doğruluyor. Elmandersiz Galatasaray %3 daha az (%51,85) topa sahip oluyor. Golcü kimliğini ise tartışmaya gerek yok. Golcünün büyüğünü, maçların büyüğünde ararım. Süper Finaldeki rakiplerinin hepsine golü var. Yeniden atmaması için hiçbir sebep yok.


Takviye Kuvvet; Fernando Muslera

Eskilerden bize miras kalan futbol aklı; “Şampiyon olmak istiyorsan herşeyden önce bir atan bir de tutan iyi olacak” der. Madem Galatasaray'ın altın oranlarla dolu dengesine dem vuruyoruz, o halde kilit oyuncu Elmander ise, destek kuvvet Muslera'dan başkası olamaz. Uruguaylı, sadece manevi değil, oyuna (hatta gole) katkısı gayet somut olan bir oyuncu. Lig boyunca yaptığı 347 başarılı pasın bir çoğu takımını yıldırım hızıyla gol pozisyonuna soktu. Maç başına 10’dan fazla olumlu pas kullanan Muslera böylece derbilerin de gizli kahramanı oldu. Bu tip maçlarda daha çok kaleciyle oynama zorunluluğu doğar. Muslera ile zorunluluk bile avantaja dönüştü. O da Elmander gibi görevinin dışına çıkıp, takımına ekstra katkı sağlayabiliyor ve Elmander gibi asli görevini de harika icra ediyor. Top kale çizgisinin geçene kadar gole tüm ruhuyla isyan ediyor. Kurtarışlarıyla güven veriyor. Elleri küçük ama yüreği büyük Muslera şampiyonluğun merkez üssü olacak.

Tahmini sonuç

Süper Final demek, ülkenin en büyük takımlarının kapışması demek. Bu sezon büyük maçların hiçbirini kaybetmedi Galatasaray. Mühendislik harikası, muhteşem bir akustiğe sahip TTArena’da maç kaybetmesi çok zor. Başlarında Fatih Terim gibi adaletli ve güçlü bir figür var. 2. hafta Seyrantepe’de Fenerbahçe’ye karşı kaybetmezse 10-12 puan toplayan “lider” Galatasaray şampiyon olacaktır. 

Yakup Sabri İNANKUR



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...