23 Nisan 2012 Pazartesi

2+2=5; Risultato e Importante

Büyük maçlardan önce ritüeldir. Gazetelerde tahmini 11’ler belirlenir ve yorumlanır. Bir arka sayfada vesikalıklarının yanına birkaç istatistik sıkıştırılıp, oyuncular arası karşılaştırmalar  yapılır. Muslera-Volkan, Eboue-Gökhan, Ziegler-Hakan arasında gözler gidip gelir, kimin kimi yiyeceği tartışılır durur.

Galatasaray baskındı. Ligin en çok pas yapan ikilisi Melo-Selçuk İnan karşısında, Baroni-Selçuk Şahin güdük kalıyordu. Ujfalusi-Semih’in senfonik uyumuna oranla Bekir-Yobo düetti. Muslera 17 maç gol yememişti. Sezonun adamı, derbilerin golcüsü, lig tarihimizin en 9.5 numara forveti Elmander Galatasaray’daydı. Emre-Engin, Topuz-Caner’e göre daha fazla şut, pas, gol üretmişlerdi. Galatasaray’ın omurgası daha sertti, elleri kolları ise daha esnek.

Zaten ön sayfadaki sararmış cümlelerin tonu da lacivertten ziyade kırmızıya yaklaşmaktaydı.

Maç başladığında oyun da kırmızıya yaklaştı. Melo sarı kartına rağmen mücadelesini yükseltince Selçuk İnan nakış nakış oyunu işleme başladı. Emre ve Engin (Terim’in istediği şekilde) içeri katedip rakip ceza sahasına zıpkın koşular yapmaya başladığında Xavivari bir desenin Fenerbahçe yarı alanını süslemesini izledik. Çanakkale Dardanel, Vestel Manisa, Trabzonspor ve Galatasaray... Adım adım bir kariyer. Futbolcudan iyi futbolcuya, iyi futbolcudan yıldız oyuncuya, oradan da dünya çapına doğru ilerliyor Selçuk İnan. Geçen sene Trabzonspor’u bu yıl Galatasaray’ı bir üst sınıfa taşıyan oyuncu O. Hep oynadığı takımın en iyisi. Hagi’nin susuzluğu yıllardır baş ağrıtırken, bugün kana kana Selçuk’u içiyor Galatasaray taraftarı ve Fatih Terim.

Fenerbahçe, Galatasaray’ın bu merkezi hükümranlığının farkında olduğundan oyunu bol bol kanatlara yaymaya çalıştı. Fatih Terim beklerinin rakip orta sahada kanat oyuncularına pres yaptığını iyi değerlendiren Aykut Kocaman kendi beklerini kanatlarının ilerisine gönderdi. Özellikle ilk yarıda Ziegler-Gönül ikilisi, Topuz-Erkin’e göre daha fazla pas (68-58) ve koşu (9-6) yaptılar.


Bu sırada Engin, Emre, Melo, Necati ve Elmander, Selçuk İnan önderliğinde Fenerbahçe’ye göbekten akınlar yapmaktaydı. Fenerbahçe’nin sert karnını aşamadılar. 4’lü baklava Bekir, Yobo, Baroni ve Selçuk Şahin’in top çalma sayısı tüm Galatasaray takımına eşit. Bu da Galatasaray için 27 top kaybı demek. Tabii Fenerbahçe için de aynı sayıda hücuma hızlı çıkma şansı.

Galatasaray hakimiyet, Fenerbahçe hız peşindeydi. İkisi de bu bağlamda istediğini elde etti. 613 kez topla buluştu sarı kırmızılılar, 539’unu pasa çevirdiler, 430’u isabetli oldu. Maçın genelinde %61 topa sahip oldular. Bu rakamlar Fenerbahçe’ye kıyasla neredeyse 2’ye katlanıyor. Galatasaray çoğu zaman büyük işler yaptı. Fenerbahçe az zamanda çok ve büyük işler yaptı. 



İnönü’de jeneriklerin yakışıklı çocuğu Aydın Yılmaz altıpastan keder üretirken, Alex’in tahtına bir günlüğüne oturan sarışın çocuk Stoch Fenerbahçe’ye bayramı erken getirdi.

Saha dışında, saha içinde, oyun genelinde hep doğruları yaptı Galatasaray. Teoride, denklemde ne varsa, çalıştı ve uyguladı. Bununla birlikte hayatın paket programı futbol, dün gece her zaman doğruyu yapmanın istediğimizi elde etmekte her zaman yeterli olamayacağını, esasen doğru yerde, doğru zamanda bulunarak, doğru işi yapmanın sonuç için daha efdâl olduğunu önümüze bir kez daha (El Clasico’dan sonra) koydu.

Dostoyevski Yeraltından Notlar’da şöyle yazar: İki kere iki dört; yaşam değildir beyler, ölümdür... İki kere iki dört, küstahlıktır. İki kere iki dört, ellerini böğrüne dayayarak yolumuzu kesen, sağa sola tükürük atan bir külhanbeyinin ta kendisidir. İki kere iki dördün yetkinliğine inanırım ama en çok övülmeye değer olan, iki kere ikinin beş etmesidir. “

Galatasaray 2+2’yi 4 yaptı…
Övülmeye değer bir Fenerbahçe vardı…

Çünkü; Risultato e importante…

Yakup Sabri İnankur


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...