6 Şubat 2012 Pazartesi

Kazananlar Ve Mücadele Edenler


Tüm umudunu, hedeflerini ve hayallerini Portekizlilerin sırtına yükleyen Beşiktaş, onlar dinlenmeye! çekildiğinde önce umudunu yitirmeye başlıyor, sonra hedefe gidemiyor ve en sonunda kırık hayalleriyle başbaşa kalıyor.

Tayfun Talipoğlu jargonunda bir giriş yapmayı ben de beklemiyordum. Ancak Beşiktaş’ın yaşadığı tam sekiz! yıllık buhran Beşiktaşlı sağlam dünyalara çürük fay hatları ekledi. Öyle ki en ufak bir hezeyanda camia ve onun gözbebeği futbol takımı sarsılıyor.

Beşiktaş Kadıköy’e önce bel bağladığı prenslerinin ihaneti, sorumsuzluğu veya ihmalkârlığı (dilediğiniz tanım ya da tanımları seçebilirsiniz) ile, daha öncesinde 2 ardarda mağlubiyet ile ama en öncesinde Sn. Yıldırım Demirören’in tarihi TFF genel kurulu açıklaması ile gitti.

Bu kadar öncü deprem, bir ana depremin habercisiydi (ki 2-0’lık sonuç da bu haberi doğruladı) zaten. Bununla birlikte yıkıntıların arasından, tüm o cafcaftan ve şaşaadan sıyrılmış bir takım vardı sahada. Önder olarak da “Beşiktaş mücadeledir” mottosunun ruhani lideri Fabian Ernst sanki bir isyan halindeydi olan bitene!

Fenerbahçeli’nin dünyası ise tam tersi bir iklimde dönüyor. Alabildiğine renkli! Ne mağlubiyetler, ne 3 temmuz vakası ne de herhangi başka bir sarsıntı Fenerbahçeli’nin keyfini kaçırıyor. Krizler; taraftarı, oyunucuyu, basın mensubunu ve yönetimi birbirine daha çok bağlıyor. Bu sinerji derbi maçlarda öyle yüksek bir frekansta tezahür ediyor ki, kötü oynadığı derbilerde bile bu psikolojik hava sarı-lacivertlilere galibiyeti getiriyor.

Bütün bunlara rağmen Beşiktaş kazanabilir miydi?

Meşhur Holosko pozisyonu konuşulmaya değer. Topu ilk aldığında bekletmeden Mustafa’nın önüne yuvarlayabilirdi. Sürmeyi tercih etti. Sürdü, sürdü ve ne yakın direkteki arkadaşına ne uzak direkte daha zor pozisyondaki arkadaşına çıkardı. Bize daha zoruna muktedir olduğunu kanıtlarcasına penaltı noktası üzerinde bolca Fenerbahçeli’nin bulunduğu bir alana gönderdi topu. İnsanlar bu tür saçmalıkların çok daha azını yaptığı için en iyi arkadaşları tarafından bir daha halı sahaya çağrılmıyorlar ve İbrahim Akın bunun daha azı için Metris’te…

Ligin duran top şampiyonu Beşiktaş, (oyun boyunca 10’dan fazla korner kullandı) golü kornerden yedi. Gökhan ok gibi ön direğe fırlarken Büyük Alex ayağının içiyle “şöyle” bir kesti. Gökhan arkaya aşırtırken tüm Beşiktaş savunması ön direkte kümelenmişti bile. Alex ile Gökhan’ın, gol sevinci yumağından uzakta (korner bayrağına yakın köşede) birbirine sarılması; senaryolaştırılmış, çalışılmış ve nihayetinde çekimleri tamamlanmış bir filmin final sahnesi oldu.


Golden sonra, kısa, akıllı ve isabetli paslarla merkezde hakimiyet kurdu Fenerbahçe. Zaman zaman Alex bile Emre bölgesine inerek pas trafiğine ufak rötuşlar yaptı. Siyah-beyazlılar için Gökhan Gönül’ün bindirmeleri bir dert, Stoch’un boşluklara sızması ayrı bir dert oldu. Veli Kavlak’ın adam kovalamaktan sıkılıp kart görmesi sürpriz değildi. Öte yandan, Beşiktaş’ın top yapabilen tek adamı sol çizgideydi.  Acaba Carlos Hoca saha içine ufak bir dokunuş yapabilir miydi? Eğer Veli sol çizgiye Simao merkeze çekilse hem Beşiktaş’ın oyun kuramayışı azalmış olacak hem de Gönül’ün önü Kavlak’la kapanmış olacaktı.

Beşiktaş’a önce bilim yardım etti. İyileşmeden oynayan / oynatılan Gönül’ün vücudu müsaade istedi. Fenerbahçe teknik kadrosu ve doktorları sadece Fenerbahçe’nin ve Ulusal Takım’ın sağ kanadını değil, Gökhan Gönül’ün kariyerini de riske ediyorlar. Herşeyden önce Gökhan kendine dikkat etmeli. Arkadaşı Arda sakat sakat oynadığı için neredeyse futbol hayatına nokta koyuyordu. Oyuncularımızın aklına profesyonel oldukları sadece sözleşme dönemlerinde geliyor. Camiaların, taraftarların gazını / övgüsünü alırken; sakat sakat oynayıp göklere çıkarılan ama sonra bir daha toparlayamayıp tarihte hoş bir anı olarak kalan bir çok oyuncunun durumunu iyi düşünmeli ve değerlendirmeliler.

İkinci yarı, Beşiktaş maçlarının 55. dakikasında sakatlanarak oyundan çıkma ritüeline sadık kalan Emre Belözoğlu da Gökhan’a katılınca Fenerbahçe’yi rakip sahaya taşıyan ayak kalmadı.

Carlos Hoca bu noktada bir müdahalede bulundu. Ernst’i hücum prese gönderdi. Fenerbahçe savunmada top yapamamaya, hata yapmaya başladı. Hemen sonra Necip hamlesi geldi. Ernst tüm gücünü hücum prese verdiğinden Necip ribaundları toplama işine beceriyle koyuldu. Bu yüzden bütün pozisyonlara Ernst girdi. (En son bu uygulamayı Mustafa Denizli Ernst-Fink ile uygulamış ve Şeref Bey’de 3-0 kazanmıştı.)  

2 takımın da sakat(lanan) / eksik oyuncuları becerisi ve estetiği yüksek oyuncular olduğu için (kalanlarla) iyi mücadele oldu, iyi maç olmadı.

Fenerbahçe kazandı ve play-off grubu için kamouyuna manifesto çekti. Taraftar gruplarının kendi içlerinde manifesto çektiği Beşiktaş ise Araf’a düştü ve görünen o ki önünde daha zor mücadeleler var. 

Yakup Sabri İNANKUR

Not: Rakip seyirciler deplasmandaki derbilere alınsın diyoruz, lakin biri müze kapısı kırar, diğeri koltuk...Maç izleme hakkı engellenemez de, maç izlemedikten sonra o hakkı istemek, haklıyken haksız durumuna düşürüyor maalesef…




4 yorum:

  1. "ne ... ne" bağlacını kullanmayı bilmediğin için yazında anlatmak istediğin şeylerin tam tersi ifadeler ortaya çıkıyor.

    YanıtlaSil
  2. @raul #7
    Ne yazarken ne okurken dikkatimi çekmiş. İlgin için teşekkürler.

    YanıtlaSil
  3. Önce, benim bilgisayar adım emekli çünkü Merhaba, Türk futbolu için üzerine Kolombiyalı kaleci Oscar Codoba hakkında bilgi arıyorum, ben bunu
    America de Cali


    Her şey Google Translator tarafından çevrilmiştir, üzgünüm xD

    YanıtlaSil
  4. @Juan Lennon

    Hola Juan!

    No necesitamos google translate. Puedes escribirme en español y (si quieres) en ingles tambien. ?Podria mandar un email a me, acerca de los detalles que deseas? Aqui tiene; yinankur@gmail.com.

    Oscar Cordoba es una leyenda para mí, para nuestro, para Beşiktaşistas todas. Me complecera ayudarte.

    Hasta Luego,

    Yakup

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...