2 Şubat 2012 Perşembe

Öldürmenin Dayanılmaz Sabırsızlığı


İnsanlar birbirini öldürmek için pek çok zahmet çekiyor. Halbuki biraz beklesek hepimiz öleceğiz zaten.

Milenyum diyerek bir heyecanla başladığımız 21. yüzyılda da, Müslüman coğrafyalarda sabırsız bir zahmet! bu zamana kadar süregeldi. Batıdan esen bahar rüzgârlarının közde bekleyen eski kinleri korlamasının payı da en az paydadaki geri kalmışlık (ya da geri bırakılmışlık) kadar büyük.

Futbol ve politika arasındaki bitmez (ve bitmeyecek) kirli bir tangonun yeni bir versiyonu sahnelendi Mısır’da.

El Mesri’nin, El Ehli’yi 3-1 mağlup ettiği maçtan sonra El Ehli seyircileri, El Mesri tribünlerine akarak futbol tarihinin en büyük bataklıklarından birini bıraktılar sahaya…

Şu ana kadar 76 ölü 1000’den fazla yaralı var.


Başkent Kahire'den 200 kilometre uzaklıktaki Port Said'de maç sonrasında çıkan olayların önceden planlandığını gösteren birçok ipucu var. Mısır Sağlık Bakanı yardımcısı Hisham Şeyha çoğu yakalıdaki kesiklerin, saldırının önceden planlanmış olabileceğini gösterdiğini ima etti. Saldırıyı Mısır futbolunun en büyük felaketi olarak gördüğünü söyleyen Şeyha, ölenlerin birçoğunun izdihamda ezilerek yaşamını yitirdiğini belirtti.


Politik bir çapanoğlu mevcut görünüyor. Bazı gruplar bunun bilerek “polise ihtiyaç duyulduğunun kanıtı” için bizzat polis tarafından örgütlendiğini söylerken, bazıları da katliamın sorumluluğu orduya atıp, nihai amacın “polisi etkisiz göstermek” olduğunu ileri sürüyorlar. Mısır'ın en büyük siyasi oluşumlarından olan Müslüman Kardeşler Örgütü ise yaşanan katliamdan hem polisi ve hem orduyu sorumlu tutuyor. Onlara göre polis ve asker ülkede bir güvenlik boşluğu olduğunu kanıtlamak için bilerek müdahalede “gecikmişler”, hatta izin vermişler.

İddiaların etrafında döndüğü noktalardan biri de; Ultras oluşum liderlerinin satın alındığı, tribünlerin; artık takım ya da ülke çıkarlarına değil, şahsi çıkarlara doğru dalgalandırıldığı bilgisi. Eğer öyleyse derim ki, El Ehli’den menfaat bekleyen annesinden cilve beklesin.

Çoğumuz insanoğlunun barış içinde yaşayacağı günler olmayacağına inanıyor. Ben bu kadar umutsuz değilim. Eminim birgün savaşacak kimsemiz kalmadığında savaşlar son bulacak. “Sabırsızca” o günlere yaklaşıyoruz.


Yakup Sabri İNANKUR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...