31 Ocak 2012 Salı

Ne Var Bunda Canım!


Beşiktaş Başkanı Sn. Yıldırım Demirören en son 3 Kasım 2011 tarihinde; Ben hep F.Bahçe için konuştum. F.Bahçe futbol camiası için çok önemli bir marka. Benim bütün mücadelem o markanın değerini korumak.dedikten 3 sonra, Beşiktaş ilk yarısını 2-0 önde bitirdiği maçın ikinci yarısında tam 4 gol yiyerek Gençlerbirliği’ne mağlup olmuştu.  

Sonra 15 maç hiç yenilmedi Beşiktaş. Sn. Yıldırım Demirören’in 26 Ocak 2012 tarihinde; Fenerbahçemizin adı herkesten çok geçiyor. Reyting uğruna hep Fenerbahçe'nin adı kullanılıyor.dediği tarihi TFF genel kurul açıklamasından 5 gün sonra ise, 47. saniyede gol yediği Kayserispor’a mağlup oldu.

Tıpkı 2003’te Lazio ile oynanacak olan UEFA Çeyrek Final ilk maçının 2 gün öncesinde o zaman Asbaşkanlık görevini yürüten Sn Yıldırım Demirören’in bir diğer o zaman ki Beşiktaş yöneticisi (ve eniştesi) Kıvanç Oktay’la şok istifa kararı alıp, bir yığın toplantıdan sonra geri dönmesi gibi. Maçı 1-0 kaybetmişti Beşiktaş. Tıpkı Liverpool deplasmanından önce “PAF takımıyla sahaya çıkarız” açıklaması yaptığı gibi...

Sn. Yıldırım Demirören’e karşı olAmayan zümre ise “ne var bunda canım” dedi bizlere…

Şimdi bendeniz büyük bir heyecanla, Sn. Beşiktaş Başkanı’nın bir sonraki Fenerbahçe haklarını koruyan ve kollayan açıklamasını beklemekteyim. Akabinde bilgisayarı ve kitapları satıp (olsa ev ve arabayı da eklerim bu sepete) Beşiktaş’ın rakibine basacağım.

Zira Jose Mourinho “Benim için maç basın toplantısına adım attığım andan itibaren başlar” derken haklıydı. Beşiktaş için Kayseri maçı 5 gün önce başladı.

47 saniye sonra bitti.


Kısa kısa aldığım notlarda şunlar yazıyordu;

-Beşiktaş Futbol takımı maçların çoğunda yapı olarak 20. dakikada oturuyor. Bu, rakibi bozmaları ve kendi oyunlarını kabul ettirmeleri için geçen süre.

-Beşiktaş bekleri reaksiyon verene kadar Kayseri kenar forvetleri, Rüştü’yle yeni randevular ayarlıyorlar. FM diliyle anticipation:3, positioning:5 (kabak) tadında bir Ekrem Dağ var.

-Geçen sene de bahsetmiştim, Furkan Özçal oyun zekasıyla en yerli “bir Alex” olmaya yakın yetenek. Sağ çizgideki Sefa ise stil olarak Rıdvan’a (Şeytan) benziyor. Top ayağındayken kenara değil de gol üzerine, kaleye biraz daha gidebilse genç yetenek nişanının yanına 1 yıldız daha ekleyip, iyi oyuncu rütbesine yükselecek ve Holosko+para, Aydın Yılmaz+para transfer dedikodularına konu olacak.

-Quaresma ve Simao’dan biri fazla. Fazlalık oyumu Simao’ya veriyorum.

-Kayseri'nin Sefa-Furkan-Troisi hattı sanki bir Makukula arıyor. Onlara alan boşaltacak zeki ve fizik gücü yüksek bir golcü olsa farkı açabilirlerdi.

 -İlk yarıda Kayserispor’un orta saha presine cevap veremedi Beşiktaş. Bekler de yardıma gelmeyince Fernandes her topu aldığında 3 kişi ile boğuşmaya başladı. Önce futbol sonra sinir harbine girdi ve doğal olarak atıldı.

-Holosko, o "sırtına adam alıp asist yapan eski Holosko" tadındaydı biraz. Bu iyi. Edu ile birlikte tempo kazandırdırlar. Hatta diyebilirim ki sahada 11-10 iken daha iyi bir Beşiktaş vardı. Son vuruşlar (hatta vuramayışlar) beceriksizceydi sadece.
-Kayseri Beşiktaş’tan toplamda 6 puan almış oldu böylece. Kayserispor’un futbolu, Beşiktaş’ın mücadelesi iyiydi.

Maçta en çok dikkatimi çeken ve beni çokça rahatsız eden bir durum oldu. Maç kadar önemli bence. Önemli olmasının sebebi basit bir hata olmaması.

2 gün önce Fenerbahçe’nin Mersin İdman Yurdu’na attığı ilk gol ofsayttı. Geçen hafta Antalya’nın Beşiktaş’a attığı gol atlandı. Daha önce Bursa’nın, Gaziantepspor’un penaltıları güme gitti. Lehte ve aleyhte hakem hatalarını hiç konu etmedim bu satırlara. Çünkü ben hakemleri de oyunculara dahil ederim. Sahadaki 25 insanın hata yapması normal olduğu kadar olağandır. Hatta mecburidir. Yıldız oyuncunuz 2 metreden gol kaçırabilir, yetmez savunmanın sigortası dediğiniz oyuncu kendi kalesine atar o golü. Orta sahanız kademeyi boş bırakabilir, teknik direktörünüz taktik hatası yapabilir. Ofsaytlar, penaltılar da bu çizgidedir benim nazarımda. Anlık bir karar mekanizması gerektirir. Saniye bile çok büyük bir zaman birimi kalır o “an”ın yanında. Bazen hakemler o anı atlamıştır ya da bulundukları konumdan, baktıkları açıdan “öyle” görünmüştür gözlerine.

Kaçabilir.

Ve ben bunlar üzerinde durmam.

Yalnız dün akşam ilginç bir durum yaşandı Kadir Has’ta. Kayserisporlu Pekarik’in topa elle yön vermesi sonucunda hakem Mustafa Kamil Abitoğlu düdüğünü çaldı. Beşiktaşlı 6 oyuncu FIFA oyun kurallarını hakeme hatırlatmak için küçük bir çember oluşturdu. Abitoğlu’nun kaşları ve yüzü Hulusi Kentmen’in babacan-kızgın ifadesiyle dolarken, dudaklarından şu sözler döküldü “Ne var bunda canııım”

Kamil Abitoğlu gördü pozisyonu. Elle oynamayı gördü. Biz de O’nun bunu gördüğünü gördük. Herkesin herşeyi gördüğü bir pozisyonda Pekarik sarı kart görmedi.

Bu hakem hatası değil.

Bir an için düşünün; Burak Yılmaz, Quaresma yahut da Alex top ayaklarında ve kale önlerinde bomboşken vurmayı unutuveriyorlar! Pozisyonun içindeler, oyun onların kontrolünde ve yapmaları gerekeni biliyorlar / biliyoruz fakat yapmıyorlar. Sonra arkadaşları başına toplandığında “ne var bunda canım” diyorlar.

Iskalarlar eyvallah, vururlar auta çıkar ona da eyvallah ama vurmuyorlar. Topu durduruyorlar ve nihai kararı vermiyorlar. Pozisyon kaçıyor.

Hata mı?

Dün akşam da ya niyet ya hakemlik kötüydü, belki ikisi de...

Beşiktaş içinse hakemden ya da mağlubiyetten daha elim meseleler mevcut şu günlerde. Sn. Yıldırım Demirören Fenerbahçe’nin (ve aslında yayıncı kuruluşun) haklarıyla haşır ve neşir olmaya devamededursun çocukluğumuzun Beşiktaş’ı günbegün solmakta. Bunu haykırmaya çalışan asi ruhların sesleri ise Beşiktaş’tan menfaat bekleyenlerce / elde edenlerce  bastırılmakta.

Beşiktaş; başkanını, Beşiktaş; tribününü, Beşiktaş; kimliğini kaybetmiş…

Aşağıdaki pankart Sn. Başkan’ın talimatı üzerine stada alınmamış. Şeref Bey’e de asamazsınız, orası zaten 4 yıldır işgal altında…

Tabii yine “altı üstü bir pankart ne var canım bunda” diyen bir güruh hazrolda beklemede.

Hala Beşiktaşlı’yı zapturapt altına almaya çalışan, başkana saygı başlığı altında tiranlık yapan ve muhalif sesleri susturduğu kadar Beşiktaş haklarının gaspına “of” bile demeyen omurgasızlar var.

Yalnız kronometre doluyor. Saflar belirleniyor ve sıklaşıyor.

İçinde sadece Beşiktaş sevgisi taşıyan, kimliğinde Beşiktaşlılık’tan başka milliyet yazmayan milyonlar, sayısı bini geçmeyen bu tiyatronun yandaş oyunlarına artık “ne var bunda canım” demiyor, demeyecek.

Yakup Sabri İNANKUR

3 yorum:

  1. fikrine sağlık. pankartı çok beğendim bu arada

    YanıtlaSil
  2. Teşekkürler. Pankart tam hislerimizin projektörden geçmiş hali. Beşiktaş'ın Şeref'i, Beşiktaş'ın sportif başarısından önemlidir. Beşiktaşlılığın bu temel kavramını "sabote etmeyinciler" anlamayarak / terk ederek, Şeref Bey'in Beşiktaş'ına ihanet etmişlerdir.

    Beşiktaş'ın kurtuluşu; bizim gibi Beşiktaş'tan zerre menfaat beklemeyen Şeref Bey'in çocuklarının isyanıyla başlayacaktır.

    Bu vesileyle yazıda belirtmeyi unuttuğumm pankartın fotosunu www.sairlerparki.blogspot.com 'dan aldığımı da belirteyim.

    Yakup

    YanıtlaSil
  3. eline sağlık. son sözlerin üzerinde gidersek;
    safları sıklaştıralım. gün isyan günüdür. Klübüne sahip çıkma günüdür.
    en fazla bir dayak da biz yeriz.

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...