6 Haziran 2011 Pazartesi

Chelsea'ye Oğuz Çetin Gitsin

Net bir bilgim yok ama Barış Özbek, Mustafa Sarp ve Ayhan Akman’a acil şifalar diliyorum. Sanırım şu aralar sakatlıktan muzdaripler. Brüksel’de olmamalarına şaşırdım.

İlk 20 dakikada, son yılların en kötü Türkiye’sini izledik. Yenildiğimiz ama maamafih ezilmediğimiz 1980’lerden bile kötüydük. Hem yeniliyorduk, hem eziliyorduk. Bizim futbol mentalitemizi, dar sokaklar, araba altına kaçan toplar, yokuş aşağı kaleye düşmeden top sürmek şekillendirmiştir. Bir de buna genetik boy ortalamamızı ekleyin. Orta sahanızda topa hakim ufak tefek bir çok oyuncu varsa, o zaman feyz alacağınız yer Katalonya olmalı. Nitekim, topu yere indirip Barselonacık tarzına döndüğümü zaman, hem baskı hem gol geldi. Bir Messi’miz, Arda Turan var, bir Pedro’muz, Burak Yılmaz var, bir Xavi’miz, Selçuk İnan var. Burak sağ kanattan ceza sahasına yönelirken, Belçika’nın sol bekini de çekti, Arda’ya alan bıraktı. Arda boş alana doğru hareketlendiğinde yine Burak, Kazım’ın yanına gelerek stoperi sabitledi. Bu sırada bu sahnenin 10 metre sağında, Belçikalı oyuncu saha dışına kayarak çıkarken, Arda topla dansını sonlandırmaya hazırlandı. Finalde Dirk Kuyt’ın “gol vuruşu yapacak en uygun noktaya koşu” politikasına saygı duyan Burak Yılmaz’a, reveranslarımızı gönderdik.

Ercan Taner’e ayıp olmasın, o an zihnimdeki ses Murat Kosova’ya aitti; “işte futbol bu!”

İşte bu futbolu oynamak istediğimiz için Hollandalı bir teknik adam, bir futbol ustası geldiğinde sevinmiştik. Halbuki Hiddink sadece bedenen gelmiş, zihin kısmını Oğuz Çetin’e bırakmış. Kendi zihni ise Londra’da.

George Orwell’un meşhur deyişiyle herkesin eşit ama bazılarının daha eşit olduğunu her saniye yaşadığımız bir ülkedeyiz. Ortak tutkumuzda, ortak takımımızda bu “eşitliği” görmek, ortaklığı bozuyor! Olcan Adın, Serdar Aziz, Necip Uysal, Mehmet Topal, Cenk Tosun “Ulusal” olabilmek için ne yapmalıdır? Ya da soruyu şöyle sorayım, Sabri’den, Gökhan Zan’dan, Servet Çetin’den, Selçuk Şahin’den neyi eksik yapmaktadırlar? Almanya’da Sabri’ye layık görülen mevkii bu kez kulübünde 10 maça çıkmış Çağlar Birinci’ye teslim ediliyorsa, İsmail Köybaşı’nın Beşiktaş darılmasın diye kadroya çağrıldığı açık. Bu durumun aynı zamanda Anadolu’daki (ya da gurbetteki) bir oyuncuya özellikle transfer döneminde vereceği mesaj da açık. Her forma kutsaldır, ama ulusal formayı giymek için bazı formalar daha kutsaldır!

Eğer, 814.578 km²’lik koskoca ülkeyi (ve hatrı sayılır gurbetçiyi) temsilen sadece İstanbul’un köyleri vitrine çıkıyorsa, ülke futbolunda sorun vardır. Lig 8.si ilk 11’e 5 futbolcu veriyorsa, ülke futbolunda sorun vardır. Eden Hazard 60. dakikada oyundan çıkıyor, Axel Witsel penaltı kaçırıyorsa ve böylece “kazandığımız” beraberliğe seviniyorsak ülke futbolunda sorun vardır.

Avusturya maçında penaltı kaçtı, kazandık, Belçika maçında penaltı kaçtı, berabere kaldık. Bir sonraki rakibin penaltıyı kaçırma oranı 1’e 1000 falan verir herhalde. Çekirge biyolojisine göre bundan sonrakinin -Rıdvan Hoca’ya saygılar- “gol olması lazım”.

Oyuncu seçimleri, kadro seçimini kim yapıyor “görmüyoruz”, ama oyuncu girerken çıkarken, konuşanın, taktik verenin, motive edenin Oğuz Çetin olduğunu görüyoruz. Chelsea Türk Milli Takımı’nın hocasını istiyorsa Oğuz Çetin’e izin verelim gitsin. Tazminat istemeyiz, karşılığında Hiddink’in konsantrasyonunu, zihnini ve arzusunu versinler Londra’dan...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...