19 Haziran 2011 Pazar

Rakibe Saygısızlık mı, Şov mu?

Fark açıldıktan sonra bazılarının içindeki “parti canavarı” ortaya çıkar. Biraz şehvetli bir tanım. Masumlaştırıp “çocukluk” diyelim. Malum her futbolcunun temeli sokaklardır. Mahalle maçlarında herkesi çalımlayıp kale çizgisine gelen çocuk için zevk, o noktada topa basıp, domalarak kafa golü atmaktır. İşin prestij anı odur. Çalımların anlam kazandığı an odur.

Bu noktadan sonra 2 durum ortaya çıkar. Yiyen takımın ağabeyi, kaptanı, kodamanı, golcüyü alay geçmekle suçlar ve döver. Şayet o ağabey,o liseli,o sakal traşına başlamış,o sesi kalın insan, golü atan takımdaysa; sevgili golcümüzün başını okşar, ona kerata der ve bakkala Samsun almaya gönderir ( hesaba yazdırır).

Futbol sahaları bu keratalarla doludur. Kaval kemiğini kasapların çivili kramponlarından sakınıp profesyonel olabilenlerin, fark açıldıktan sonra içindeki parti canavarı ya da çocukluk ortaya çıkabilir.

Bu durum önümüze 2 seçenek bırakır. Çocuğu dövelim mi, sevelim mi?

Lincoln topu sektirerek sürdüğü için dayak yemişti. Önce rakip stoperden, sonra kamuoyundan. Sonra bir müddet Volkan’ın kıçıyla top durdurmasını tartıştık. Kimi bunu eğlenceli buldu, kimi de topun yoluna devam etmesini temenni etti.

Tabii dövücüler ve seviciler genelde taraflarını, taraf oldukları formalara göre belirlediler ve Samsun pakedini çoraba sokup hayatlarına devam ettiler.

Podolski, Nuri Şahin’e 3 parmağıyla milli maçtaki skoru hatırlattığında terbiyesiz, Nuri gol attıktan sonra kayarak Podolski’nin yanından geçtiğinde “helal be!” diyen bizdik.

Bir an için futbolun güzelliği ile rakibe saygısızlık arasındaki tel örgülere bakalım. Buna neye göre karar vereceğiz? Nuri-Podolski örneğindeki gibi “yapan” ve “yapılan” ayrımımı yapacağız? Olayı bitiren, başlatandan asil midir? Yoksa ahlaki değerlere göre mi karar verelim? Henüz teşvik priminin etik mi değil mi olduğunun sonucuna varamadık. Bahis oynamak borsa oynamakla eşdeğer midir yoksa kumar mıdır?

Ahlak anlayışıyla konuyu çözemeyiz. En azından kalın çizgiler belirleyemeyiz. Bakış açıları, kültürler, dolayısıyla ahlak anlayışı farklı olabilir.

Aslında biraz da adamına göre davranıyoruz. Sevimli Higuita beynimizin güzellikler bölümünü uyarırken, mikrofonla koyan Volkan alnımızı kırıştırıyor. Sevdiğimiz insan küfretse kızmayız ya, onun gibi…

Tanımadığımız oyuncular için bu belirlemeyi neye göre yaparız? Aşağıdaki videolarda bana göre ilki futbolun güzelliği başlığının altındayken, 2. video rakibe saygısızlıktır.

Neden?

Benim bakış açım öyle.

Birinci videodaki futbolcu, çalım dersi vermek için beklemiş rakibini, ve futbol oynayarak dalgasını geçmiş. İkinci videoda ise futbolun dışında bir hareket var... Ya da kısaca 1 bana “helal be!” dedirtti, 2 yüzümü ekşitti, bu yüzden.

Bazılarını bana katılabilir, bazıları sıfatları değiştirebilir, bazıları her iki video için aynı fermanı verebilir.

4 olasılık için de taraf vardır.

Fakat nokta koyacak bir yorum yoktur. En azından ben bulamadım.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...