16 Nisan 2013 Salı

Boşlukları Doldurun

Top, boş alana doğru oynanır: Boşluğa hareketlen, boşluğa koş, boşluğa pas at…  Bir oyuncu, oyunun ne kadar boşluklarına hakimse, o kadar dolu bir futbol zekasına sahiptir. Oğuzhan Özyakup Beşiktaş için bu yüzden önemli: Boşlukları dolduruyor. Son dakikalardı. Fernandes topu kaptırmış, can havliyle kazanılan topu Gökhan Süzen önündeki kalabalığa göndermiş, Holosko da her zamanki gibi adamın içinden geçmeye çalışmış ve her zamanki gibi başaramamıştı. Beşiktaş’ın solu ana-baba günüydü ve bir türlü çıkmayan top, bir türlü bitmeyen dakikalarda azap verici bir Antalyaspor atağına dönüşmek üzereydi.  Oğuzhan koştu topu aldı. Sağ kanada uzuuuuun bir pas attı. En kalabalıkta debelenmek yerine, en rahat yerde oyalanmayı seçti. Antalya’nın presi, topun sıcaklığı düştü. Hilbert’in pası biraz daha içe falso alabilse ikinci gol de gelecekti.

Oğuzhan’ın basit ve parlak futbol zekası, körelmeye yüz tutmuş hücum organizasyonlarını anında keskinleştiriyor.  İlk yarıda enlemesine oynayan Beşiktaş, Oğuzhan ile birlikte dikine oynamaya başlayınca maçı kazamaktan başka çaresi kalmadı. Olcay-Oğuzhan-Mustafa üçlüsü çimlerde yağ gibi kayarken, rakip savunmanın kalbine bir zıpkın harekatı ve kaleyi fethetme görevi yine Olcay Şahan’a düştü. Necip’ten, Olcay’a uzanan gol yolculuğunun kıssadan hissesi; sağı solu bırak, dikine oyna. Şişirme toplardan medet umma, seri ve kısa paslarına güven.

Bu sezon ilk kez savunma çizgisinin Mustafa Denizli bölgesine çekilmesi pozisyon vermemenin garantisi olamazdı. Ancak başka çare yoktu zira Diarra ile Tita, savunma arasındaki / arkasındaki boşlukları memnuniyetle doldurmaktan çekinmezlerdi. Savunma birbirine yanaşmalıydı. Ceza sahası yayı ile orta yuvarlak arasındaki her 5 metrekarede bir Beşiktaşlı oyuncu bulunuyordu. Samet Hoca akordiyon gibi daralıp genişleyen bir yapıyla oyun melodisini bestelemişti. Duruer ve Aissati topu her aldığında karşılarında ya da pas atacakları koridorlarda bir Beşiktaşlı’yı mutlaka gördüler.  Sıkıcı ve tekdüze bir maç vardı. Çünkü diğerlerinde boşlukları dolduracak zekâ, Fernandes’de istek yoktu.

“Şampiyonluk!” diye kimin bağırdığını hatırlamıyorum ama “ilk 4’e giremez bu takım” iddialarının hiç susmadığını biliyorum. Ne zaman Beşiktaş’ın futbolcusu yuhalansa, hocasına küfürler edilse, localardan küfürler, ayakkabılar, şişeler yağsa, şeref tribününde kavgalar çıksa, hep onu hatırlıyorum. Herkesin  ve herşeyin boşluğu dolar Beşiktaş’ta, Süleyman Seba’nın asla.

Yakup Sabri İNANKUR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...