1 Mart 2012 Perşembe

TFF’nin Başkanı OlUNUZ İsterim


Dişlerini boğamıza geçirmeden 5 yıl önce 1913’te Başkan Woodrow Wilson şöyle demişti:”Latin Amerika’nın, Birleşik Devletler sermayesine tanıdığı imtiyazlardan bahsedilir. Ama A.B.D’nin başka ülkelerin sermayesine imtiyaz tanıdığını duymazsınız.” 
Açıkça egemenliğin kayıtsız şartsız, o ülkedeki en güçlü sermayeye ait olduğunu belirtiyordu.

Para mutluluk getirmez “belki” ancak taht odası kapısının anahtarını pekala avucunuza bırakır. Bu durumu sadece uluslarası ticaretin bir konusu olarak görmeyin. Ülke içi siyasi yapı için de böyledir bu, şirketler için de, spor kulüpleri için de… Bir ülkeye, camiaya, şirkete, derneğe, hangi şahsın, grubun, ideolojinin sermayesi hakimse; o ülke, camia, şirket, dernek, o ideolojinin gücü ile çarklarını çevirir,o grup için üretir ve o şahsı hakim-i mutlak kılar.  

100 yıl önce de böyleydi bu, bugün de hala böyle. 

Bu yıl Süper Lig’e hoşgelen 70 yeni yabancı oyuncuyu havaalanında karşıladık. Omuzlarımıza onlarla birlikte 142 milyon lira borç da aldık. 4 büyüklerin toplam banka borcu kabaca 1.5 milyar lira. Kulüplerin altyapıdan çıkardığı oyuncu sayısı 17. 18 takımlı ligimizde her takıma 1 altyapı oyuncusu dahi düşmüyor.

Oysa dönemin hakim takımı Barselona’nın ilk 18’inde 14 altyapı çıkışlı oyuncu var. 2000’lerde the Yeniköy Kasabı Vicente Del Bosque’in Madrid’i dünyayı fethe giriştiğinde kadrosunda 6 altyapı oyuncusu 5 adet de 20 yaşın altında Real Madrid forması giymeye başlamış ve artık ağabey olmuş oyuncu vardı. 1990’ların futbol egemenliği ilk 11’inde 6 altyapı oyuncusu olan Milan’ındı. 1980’de Nottingham Forest, 1975’te Bayern Münih, 1970’de Ajax, Avrupa denen en prestijli zirvenin tepesini 2-3 yıl üstüste işgal ederken sancağı taşıyan yine kendi çocuklarıydı. Ülkemiz futbolu tarihinin en başarılı yıllarını 2000’lerde üstyapıya çıkmış Galatasaraylılar sayesinde yaşadı. Ondan 10 yıl önce Türk Futbolu’nun yenilmez armadası yavru kartalların kanatlarında taşınan Beşiktaş’tı.

Şimdilerde ise Figerlere, Mendeslere ruhumuzu satıyoruz ve karşılığında hem kulüp bazında hem de Ulusal Takım bazında büyük! başarı bekliyoruz. Tuhaf…

Yıldırım Demirören geçtiğimiz hafta 103 milyonluk “sermayesini” 109 yıllık kulübüne hibe 
edip “yettim gari” diyerek TFF’yi kurtarmaya gitti.

Bu kutsal görevinden geri döner mi bilinmez.


Beşiktaş koltuğu yeni sahibini bekliyor ve Beşiktaşlılar zengin isimleri tartışmakta.



"Beşiktaş Başkanı Metin Tekin olsun" diyemiyorsak bugün, sadece Beşiktaş değil, Türk Futbolu da acınası haldedir. İşadamlarından başkasının yönetici olamayacağı düşüncesi reflekslerimize işlemiş. Halbuki tek özelliği cebindeki para olan ve futbolu mahalle arasında bile oynamamış insanların futbola vereceği birşey yoktur, futboldan alacağı çoktur. 

Ben, beni / futbolu / taraftarı anlayan bir TFF Başkanı isterim. FutboluMUZu dünyadaki konjüktere ters, futbolun doğasına, ülkeMİZin çıkarlarına uygun doğrultuda yönlendirsin isterim. AltyapılarıMIZı kaynak aktarımı, yeni ve gerçekçi projelerle üstyapıMIZ haline getirsin isterim. Oyuncu sendikası kurulmasına ön ayak olsun isterim. Böylece oyuncularIMIZın her ay paralarını tıkır tıkır aldığı ve FIFA’ya gitmek gibi bir rezilliği yaşamaması / yaşatmamasını isterim. Üst düzey gelir elde edilen oyuncularIMIZIN “maaş”larında ufacık (%1 gibi) bir kesinti yapılarak alt liglerde  ancak günü kurtarabilen ve 3.ligde 24 yaşında emekliliğe ayrılmak zorunda kalan meslektaşlarına bir emeklilik havuzu oluşturmalarını isterim.

TakımINI değil adaleti gözetsin isterim.

Bütün bunlardan sonra Fethi Heper’in, Metin Tekin’in, Rıdvan Dilmen’in, Hami Mandıralı’nın kulüp / federasyon başkanı olmasını görebiliriz. Bütün bunlardan sonra Avrupa Kupası hayalimiz tabloid gazetelerin ya da fanatik amigoların gerçekdışı gazlarından çıkıp ellerimizle hissedeceğimiz kadar yakına gelebilir. O zaman söz veriyorum dekoder de satar.

Görüyorsunuz ya sorun TFF’ye başkan olmak ya da olmamak değil. TFF’nin başkanı olmak.

Çünkü taleplerİMİZi ancak TFF’nin Başkanı gerçekleştirmeye  muktedir.
İşadamı Yıldırım Demirören futbolUMUZda bu devrimi yapar mı?

İşte bütün mesele bu.

Yakup Sabri İNANKUR


1 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...