2 Ekim 2012 Salı

Bir Kaç Iyi Adam

Çiçeği kucağında teknik direktör Mircea Lucescu uçakta verdiği ilk röportajda Beşiktaş'ı 4-4-2 oynatacağını açıklamıştı. Yeni sezona dair ilk hazırlık maçı için Yunanistan’a giden 100. Yıl Kartal’ı 1 Agustos 2002’de Nikos Goumas Stadı’nda AEK önündeydi. Maç başladıktan 35 dakika sonra tabelada AEK:5 Beşiktaş:0 yazıyordu. Lucescu’nun hükmü ilk maçın ilk yarısını bile kaldıramamıştı. Savunma 4’lüsü Ali Eren-Zago-Ronaldo-Serdar arkalarına atılan her topa dönene / yetişene kadar Cordoba topları fileden çıkartıyordu. Önde ve seri paslarla oynamak isteyen takımların geri 4’ lüsü hızlı olmalıydı. Lucescu hemen Ahmet Yıldırım’ı geriye monte ederek merkez savunmacı sayısını 3’ledi. Yüksek pas isabeti olan Ahmet ve Zago takımın hücum başlangıcı olurken, Ronaldo emniyet subabı olarak arkayı toplamakla meşguldü. Böylece Beşiktaş 3-5-2 dizilen yavaş ama dikkatli hücum yapan, rakip sahaya komple yerleşen, ribaund toplayan ve rakibi boğan bir felsefeyle şampiyon oldu, UEFA Kupası’nda çeyrek final oynadı.
 
10 sene öncesini anmamın sebebi hem Beşiktaş'ın adam gibi top oynadığı son sezon olması, hem de taktiksel anlamda çıkarılacak önemli dersler bulunmasından mütevellit. Amaç önde / baskın oynamaksa ve 4’lü savunma ise idealiniz, bunu yavaş oyuncularla yapmanız mümkün değil. Her maç bol gol yeme olasılığı artar ve her zaman yediğinizden daha fazlasını atmanız mümkün olmayabilir. Hatta 4’lü savunma bazen tek yavaş oyuncuyu bile kaldıramayabiliyor. Geçen hafta Old Trafford’da dünyaca ünlü stoper Rio Ferdinand’ın dramına şahit olduk

 
Tozu dumana katan Bale, tozu yutan Ferdinand. Ferdinand’ın arkası boş zira o ‘alan’ komple kendisine tapulu. Beşiktaş geri dörtlüsünün bekleri Hilbert-Uğur standart, stoperleri Escude, Toraman (ve dahi Sivok ve Ersan) ağır oyuncular. Aatıf’ın 45 metrelik deparını topsuz koşuyla dahi kapatabilecek çevikliğe sahip değiller. Daha farklı bir diziliş denenemez mi? 3-5-2’li güzel günler yad edilse iyi olmaz mı? Samet Hoca da böyle bir arayış içerisinde sanırım. Son 25 dakika 4-4-2’ye dönme çabası olumlu. Bununla birlikte, ileride 2 uzuna bel bağlayan 1980 model Ingiliz oyunu; kenar çizgide hızlı, yetenekli, adam eksilten oyuncuyu şart koşar. Böyle bir oyuncu kadroda olmadığı (!) için Almeida sol forvete, Batuhan merkeze kaydı. Diziliş degişmedi ve Ibrahim Toraman-Hasan Türk’ün yüksek toplarından umulan medet ya taçta ya da Sivas kalecisi Borjan’ın parmaklarında eridi gitti. Aybaba da maçtan sonra ‘Kaliteli isimlerin hep iyi oynaması gerekiyor, onlar iyi oynamayınca işimiz zor’ itirafını yaptı zaten. ‘Kaliteli isim’ derken teknik kapasitesi yüksek bireysel yeteneklerden bahsediyordu. Beşiktaş takımında bu tarz oyuncu sayısı az. Nene’nin parmaklarımızın ucundan kayıp gitmesi kötü oldu. Bu yüzden kulübün elindeki bir kaç iyi adamı da dışlaması değil değerlendirmesi, hatalarıyla-sevaplarıyla kazanması mecburiyet. Devre arasında iyi adam popülasyonunu arttıran transferler Beşiktaş'ı yukarıda tutabilir. Diyor ki futbol filozofu Bill Shankly; ‘Futbol takımı piyano gibidir. 8 kişi onu taşır ve 3 kişi o lanet şeyi çalar’. Maalesef Manuel Fernandes’in yanına bir kaç sanatçı daha teşrif etmezse o lanet şeyden çıkan melodi çoğunlukla ‘Aldırma Kartal Aldırma’ olacak.
 
Yakup Sabri INANKUR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...