4 Kasım 2010 Perşembe

Krasiçleştiremediğimiz Keitalar


Hayatımda ilk kez öyle iğrenç bir ses duymuştum. Korku filmlerinde kabuğu çatlayan canavar efektiydi daha önce o sese benzer duyduklarım. Türk Futbolu’nun zeki, çevik aynı zamanda en ahlaklı şeytanı cenin pozisyonunda çimleri sayıyordu. Yesiç’in eli ve kolu hakeme suçsuz olduğunun avukatlığını en ikna edici diliyle yaparken, katil ayak tabanı suskunca duruyordu. Bu ikili mücadeleden sonra futbol hayatı bir daha ayağa kalkamayacak olan Rıdvan’ın ise bu adil olmayan mahkemeyi umursadığını sanmıyorum.

Halbuki güzel oyundur futbol. “Yarın yine borçlarım olacak ama bu gece 90 dakika için kral benim” duygusu verir insana. Güzelliği bozan durumlar olduğunda ne krallık kalır ne de keyif.

İ.B.B’li Gökhan Süzen geçenlerde Beşiktaş Taraftarı’nı kastederek “Bizi sevmiyorlar” dedi. Halbuki aynı taraftar, aynı insanlar daha geçen hafta Portolu “dev” golcüyü selamladı, alkışladı. Demekki taraftar atanı seviyor, yatanı değil. 2 hafta önce Bologna ceza sahasına yatan Krasiç’e hakem penaltıyı layık görürken, İtalya Futbol Federasyonu aynı Krasiç’e en iyi aktör dalında 2 maç ceza verdi. Üstelik penaltı kaçmasına ve maç 0-0 bitmesine rağmen. Orada da yatanları sevmiyorlar. Avustralya’da daha geçen ay futbolcuyla federasyon mahkemelik oldular. Kulüp avukat tuttu, futbolcunun gerçekten düşürüldüğünü, kendini atmadığını ispatlamak için.

Futbolları XL olsun olmasın, Joga Bonito Federasyonları, saniye hatta saliseler içinde adalet dağıtmaya çalışanların omzundaki sorumluluk dağlarını traşlamak için çalışıyor. Kısa dönemde mağdur takım ve hakem için amorti havası esse de, uzun dönemde artist ve kasapları kapsayacak 3 aylık, 6 aylık ceza paketleri futbol katillerini saha dışına atmak için kalıcı bir yöntem olacaktır.

Peki 2 milyar liralık bir pazar payı barındıran ligimizin bu tarz bir yaptırımı var mı? Hergün çarşaf çarşaf gazetelerden, yüksek kalite görüntülerden gözümüze giren ligimizin marka değeri, futbolumuzun zenginliği sloganlarının en pırlanta isimleri Niang, Quaresma, Arda, Baroş, Guti nerede?

Futbolun içinde elbette savunma da vardır. Hatta maçı kazandıran en önemli etken savunmadır. Ancak savunmak ile kasaplık arasında Avrupa ile Asya kadar fark vardır. Yakın gözükse de kültürü farklıdır. 24 yıllık profesyonel kariyeri boyunca bir tek meslektaşını sakatlamamış Maldini’nin rakip forvet anlamadan topu almasındaki zerafet ya da Puyol’un kimseye zarar vermeden verdiği cansiperane savaş da futbol sanatının en güzel renkleridir. Bu nedenle arzum, Keitagilleri istenmeyen tüy kıvamına getirmek değil O’nu da futbolun güzelliği içerisine katmaktır.

Sivaslı Keita’nın ayak tabanı ile Guti’nin bileğinde başladığı yolculuğa utanmadan ve acımadan meslektaşının en değerli sermayesinde devam etmesi, sonrasında ise kendini yere atması futbolun katlidir. Hakemin görmemesi bu suçu değiştirir mi peki, ya da unutturur mu?

Krasiç ile Keita’nın hareketi ahlaki açıdan aynıdır. Rakibe illegal yollardan zarar vererek, futbol dışı davranışla, futbol içi avantaj sağlamak. Futbol açısından ise Keita’nın hareketi daha kötüdür. Vereceği fiziksel zarar meslektaşı için maddi, bizim gibi futbol dilencileri için ise manevi ligimiz için hem maddi, hem manevi zarardır.

Federasyonumuzun acilen bu tip konularda İtalya modeline geçmesi şarttır. Çünkü yorduğumuz bu kafalar futbolun güzelliği içinde dinlenebilmelidir.

Çünkü güzele dair ne varsa elimizde futbol adına yazmak istiyoruz.

Ve Macadogru.com’un yeni yüzüyle hepinize yeniden merhaba diyoruz.

http://www.macadogru.com/news.php?news_id=2646

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...