Haftasonu deplasmanda
2-0 öne geçip, 2-2 berabere kalan Barselona ile, haftasonu evinde 2-0 mağlup
duruma düşüp 2-2 berabere kalan Milan’ın maçı 2-2 bitti.
Barcelona’nın kaleyi tutan 7 şutuna karşın Milan’ın
kaleyi tutan 5 şutu skora eşit katkı yaptı. Abbiati ile Valdes arasındaki fark
aklımıza geliyor hemen. Ancak aklımıza gelmeyen, Abbiati ne kadar Milan’ın kalecisiyse,
Valdes’in de o kadar Barselona’nın kalecisi olduğu. Geçtiğimiz sezon
Şampiyonlar Ligi’nde Barça kalesini bulan 23 şutun 8’i gol olmuş. Her 3 şut 1
gol yazıyor. Oranladığınızda (%33) 5 şutun 2’sinin gol olması Valdes için
normal. Anormal olan rakam olumlu pas yüzdesi. Victor Valdes’in elinden ya
da ayağından çıkardığı 100 topun 91’i Barselonalı oyuncuların hizmetine hazır
hale geliyor. Degajlarda dahi %76’lık bir isabet söz konusu ki bu oran orta
saha emekçiliğinden ekmek yiyen bir çok gencin becerebilmesi için bir fırın
daha ekmek yemesini gerektiren bir başarı. Mesela dün akşam Prince Boateng, Valdes
kadar Barcelonalılara pas göndermiştir. Tek sorun Milan forması giymesiydi.
Standart santrofor tipini tedavülden kaldırdıktan
sonra stoperlere de savaş açan Barcelona, Macherano-Busquets ikilisiyle yorumculardan
bayağı bir övgü aldı. Barcelona daha çok topa sahip olmak istiyor yorumlarının
altına sayısal veriler, futbol aforizmaları ve renkli şemalar yerleştirildi. Belki
Rüya Takımın hipnotinize eden büyülü futbolunun keyifli uyuşukluğu, belki de Barcelona’yı
eleştirmenin ya da beğenmemenin müthiş eleştiri aldığı ve beğenilmediği bir
dönemde çıkacak homurtunun çekincesi, bazı ayrıntılara karşı bizi kör
bırakıyor.
Uzun dönemde stopersiz futbola geçeceğimizden eminim. Barcelona’da ise bugün Mascherano-Busquets (MB) ile, Puyol-Pique(PP)’den daha fazla topa sahip olunacağı düşüncesi teoride harika fikir gözükse de pratikte tersi ortaya çıkıyor.
O topun bizim santraforumuzun kafasına dokunma
şansı %29. Pique ile eşleşen arkadaşımıza atsaydık daha fazla gol şansımız
vardı.
Uzun dönemde stopersiz futbola geçeceğimizden eminim. Barcelona’da ise bugün Mascherano-Busquets (MB) ile, Puyol-Pique(PP)’den daha fazla topa sahip olunacağı düşüncesi teoride harika fikir gözükse de pratikte tersi ortaya çıkıyor.
Top çalma ve pozisyon önlemede zaten PP’nin MB’ye
üstünlüğü bariz. Çok övgü alan “daha
fazla pas, daha fazla top bende” fikrinde ise sanılanın aksine PP bir adım önde. Pique %91, Puyol %88 olumlu pas
ile oynuyor. Puyol, Pique’ye göre az biraz geride gözükse de maç başına 5 uzun
(30 metre ve üstü) pas isabetiyle ve Pique’ye göre daha fazla hızlı hücum
başlatıyor. Pique’nin ise Puyol’a üstün olduğu yeteneği Del Bosque’nin
ifadesiyle “forvet gibi düşünüyor”
olması. Pique’nin maç başına 0.39 dribling ve 0.45 gol pozisyonuna sokan pas ortalaması
Cassano’dan yüksek!
Tabii MB’den de...
1-HIZ
Fenerbahçe’nin Şeref Bey’de 2-4 kazandığı maçın
kırılma anı Ferrari’nin atılmasıysa, çökme anı Aurelio’nun savunmaya
geçmesiydi. O zaman (ve her zaman) bu ön-stoper / defansif orta sahaların
savunmaya çekilmesini (yanlış değil) tehlikeli bulurum. Orta saha oyuncuları
arkasındaki stoperin rahatlığıyla oynamaya alışmıştır. Şu yazıda belirttiğimiz gibi; Stoper ise arkasında sadece kaleci olduğunun bilinciyle
oynar. Araya atılan toplar stoperlerden oluşan bir savunmada daha az tehlike
yaratır.
Mentalite farkının yanısıra Barcelona için bir diğer neden
hız. MB, PP’ye göre daha ağır ve daha geç kalıyor. Barselona savunması ise
hücum kadar hızlı olmak zorunda. Çünkü gol atmak için gereken çabukluk, aynı
zamanda gol yememenin anahtarı.
2-HAVA
TOPLARI
1.92’lik Pique ve 1.78’lik Puyol’un nokta ile
virgül misali uyumuna gıpta ile bakıyoruz. İkisinin de farklı yeteneklerini en
baskın şekilde takım adına ve en optimum biçimde birbirlerini kapatacak şekilde kullanmaları futbol ilminin açıklamakta zorlandığı bir konu. Şiir gibi denir
ya, hakikaten bu kadar kafiyeli bir ikili benim gibi şiir sevmeyen bir adam için
bile göz kamaştırıcı.
Camp Nou’da sağ çizgiye inebilmiş genç bir kanat
oyuncusu olalım hayalimizde. Barcelona’ya gol atabilmenin heyecanıyla ceza
sahasına kısa bir bakış atarız. Orta hazırlığının yarım saniye öncesinde, görev
paylaşımı yapan bu iki oyuncu arasında bu işi Pique’nin üstleneceğini
düşünürüz. Bu yüzden de topu Puyol ile yanyana duran santraforumuza indirmeye
çalışırız.
Ve hata yaparız.
Aradaki 14 santimetreye karşı Carles Puyol’un
hava topu başarısı, Gerard Pique’den 16 puan fazla. Puyol bu konuda Vidiç,
Ferdinand gibi devlerle çekişiyor. Allah Pique’ye boy vermiş, Puyol’a zamanlama
zekası.
Bu konuda MB’nin en iyisi Sergio Busquets. O da
Pique’nin gerisinde kalıyor.
MILAN
YAPMASI GEREKEN NEYSE YAPTI
%75 topla oynama oranı olan bir rakibe karşı,
üstelik de deplasmandaysanız, çok dikkatli ve hızlı olmalısınız. Top sizin
ayağınızda 5 ya da 6 saniye kalabiliyor ancak. Bu durumda 3-4 saniyede rakip
kaleye topu taşımalısınız. Hızlı hücum oyuncularının önüne derin paslar
atmalısınız. Eğer kendi sahanızda kale önüne takım otobüsü çekerseniz Messi’nin
jenerik oranını yükseltirsiniz. Büyük usta Lucescu “Barselona’yı savunma
yaparak yenemezsiniz” derken bunu kastediyordu. Mourinho Nuri Şahin’i transfer
ederken bunu düşünüyordu.
Derin bir nefes alıp aklımızdakileri süzersek
Barselona’ya 2 şekilde gol atabileceğimizi görürüz.
1- Hızlı hücum. Savunma arkasına atılacak toplar.
2- Yan Toplar
Milan, 1.siyle ilk golü, 2.siyle son golü buldu.
Valdes’e de 5 top göndererek 2 golü matematiksel olarak garantiledi! Şans
sadece futbolda değil, hayatın her alanında en önemli kavramdır. Ancak
“genellikle” kucağımıza düşmez. Dün Milan kendi şansını yarattı ve sonuç
almasını bildi.
Barselona’yı (şanlıysa) durdurabilecek 2 takım
var. Biri dün akşam elinden gelenin en iyisi yaptı, diğeri Nuri Şahin’i
bekliyor.
Barcelona ise yenilmez olmak adına hedeflediği
futbol devriminde, Puyol-Pique'nin, Messi’den dahi daha anahtar konumda olduğunu unutmamalı.
Yakup Sabri İNANKUR
Yakup Sabri İNANKUR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder