Beceriksizlerin ya da boynu büküklerin mahalle
maçları vizesi iki taşın sınırları içerisinde olabilirdi ancak. Herkesin
yıldız santrafor olmak istediği bir kültürden “gol atan kaleye” oyunu nasıl
türedi hala anlamlandıramam. Yalnız oyunun daha başında, karar anında (“gol
atan kaleye oynayak mı” fikri ortaya ilk düştüğünde) “Olm Higuita ben olcam lan”
hevesiyle duvarın üstünden yere atlayıp sahaya koşmaya başlama heyecanı ne 9
aylıkta vardı, ne 21 de.
Çok severdim Higuita’yı. Bıyığını severdim,
saçlarını severdim. Valderrama’nın saçı öyleydi, Gullit’in bıyığı öyleydi. Metin’in
de bıyığı vardı, babamın da. Büyüyünce bıyık bırakmaya karar vermiştim. 1991
yazı, Higuita’nın Beşiktaş’a transfer olacağı haberleriyle geçen bir heyecan
dolu transfer sezonu olmuş, Bako’nun gelmesiyle hayalkırıklığına dönüşmüştü.
(Bako’yu da çok severim, bana göre Beşiktaş tarihinin en iyi kalecilerindendir)
Oscar Cordoba’ya kadar Güney Amerikalı kaleci
hasreti çektim diyebilirim. Oyundan dışlanmış, gariban, yalnız adam arabeskliğinden
sıyrılıp, ceza sahasına Rock’n Roll getiren bu zanaatkârlara sevginin yanında
saygı da beslemem bundandır. Higuita’dan sonra, Jorge Campos (ve annesinin
ördüğü kaleci kazağı), Jose Luis Chilavert ilk aklıma gelenlerdir. Taffarel’in
dahi forvet oynadığı bir dönem vardır.
Herkesin Barselona’ya ağzı açık baktığı
günümüzde, Villarreal maçında daha da evrilen (3-3-1-3 falan değil 1-9-0
oynayan) bir Barça izleyince, önümüzdeki dönemde Güney Amerikalı kalecilerin
öne çıkacağına iyice emin oldum. Stoperin ve forvetin futbol tarihine gömülmeye başladığı
ya da tarzının değiştiği yeni bir çağa girdik. Stoper ve forvet artık
tedavülden kalkıyor. Tarz değiştiriyor da diyebilirsiniz. Nasıl yorumlarsak
yorumlayalım artık stoperler ve forvetler, eski stoperler ve forvetler değil,
olmayacak! Top geçer adam geçmez felsefesi yerini top bizde adamlarımız boşta
mantığına bıraktı. Kalecilerinde bu akımın içine dahil olmaya başlayacağını
göreceğiz. Elleriyle top geçirmeyen Rüştü’nün, ayaklarıyla topu bizde tutan
Valdes’e mağlubiyetini bu anlamda yeni çağın başlangıcı olarak gösterebiliriz. “Bir
uzun top attı taca çıktı” dünün stoper eleştirisiydi, yarının kaleci eleştirisi
“aut atışını rakibe gönderdi” şeklinde olacak.
Belki de hakikaten gol atan kaleye mahalle aralarının çocuk cıvıltısı olmaktan çıkıp, yeni nesil altyapıların yeni kaleci yetiştirme ilhamı olacak.
Bu bağlamda eskilerin en “modern” kalecisi Rogerio
Ceni 1000. maçına çıktı geçen gün. Tam 1000 maça 102 de gol sığdırdı. 56’sı
serbest vuruştan, 46’sı penaltıdan. Dünyanın en iyi penaltıcılar listesinde ilk
10’da yer alıyor.( Acaba Dalglish Carroll-Ceni takası düşünür mü?)
1000. maçının onuruna özel ödül verildi Ceni’ye.
Sao Paulo’nun, Atletico MG’yi 2-1 mağlup ettiği maçtan sonra da konfeti
sağanağı altında kaldı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder