Penaltı atmak bir sanattır. Topun başına takımın sanatçıları
geçtiğinde kendimizi güvende hissetmemiz bu yüzden mantıklı bir refleks. Kaçtığında
yaşanan önce şaşkınlık, ardından inanmama ve sonunda yıkılma üzerimize sinen
futbol laneti. Kendini tekrar etmekte hiç bir sakınca
görmeyen futbol tarihi, Platini’ye, Baggio’ya, Seedorf’a, Asamoah’a biçtiği
altın tacı bu kez bizim çocuklara layık gördü. Canları sağolsun.
Baggioizm “Penaltıyı ancak onu atacak kadar cesur olanlar kaçırır” der. Nietzsche
okuyan Cenk Gönen “unutan iyileşir” der. Tüm “haaakem” diyen futbolcular “önümüzdeki maçlara bakacağız” der. Bir
sonraki penaltımızda Arda ya da Burak’ı beyaz noktaya eğilirken görmek isterim.
Bir işi yapamamakla, becerememek arasında sevimli yanlışlar
bulabiliriz. Teselli bahaneleri de bulabiliriz. Fakat bir işi yapamamakla -hatta
becerememekle- bir de üzerine artistik patinajcı zerafeti eklemeyi “deneyerek” rezil
olmak arasında ciddi bir zeka farkı bulurum ben. Neyi, nasıl yapamayacağını
bilmek de bir erdemdir.
Al Ahly-Kima Aswan
maçında kaçan penaltı bu anlamda tarihe geçer. Kaçan dediğim lafın gelişi.
Doğru tanımı size bırakıyorum. Zira Emir’in
durumuna bakınca, penaltı kaçırmanın da bir sanat olduğunu anlıyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder