23 Eylül 2011 Cuma

Eksilen Fazlalaştı



“Futbolun adaletinin olmadığını gördük” dedi Ertuğrul Sağlam.


Futbolun adaleti yoktur, hayatın da adaleti yoktur. Sokaktan 100 kişiyi çevirin 99’u hakettiği hayatı yaşamadığını söyleyecektir size. Dertlenecektir. Hayatındaki yenilgileri, uğradığı haksızlıkları, yediği kazıkları anlatacaktır.

İnsan hakettiğini elde etmez, elde ettiğini elde eder. Ve bunun sonuçlarıyla yaşamak zorundadır, hayat devam etmektedir.

Tıpkı Sağlam’ın yaklaşık 2 yıl önce ağır yağmur altında (hafif göl üstünde) deplasmanda oynadığı ve son 5 dakikada gelen 2 golle kazandığı bir Beşiktaş maçında elde ettiği 3 puan gibi. Bunun sonucunda sezon sonu şampiyonluğu elde ettiği gibi. O maçtan sonra Ertuğrul Sağlam galibiyeti hak ettiklerini, son ana kadar istediklerini ve sonucu aldıklarını söylemişti. Tutkulu ve gururluydu. “Bu maçı kazanmamız için sıralayabileceğim 15 haklı sebebimiz var” diyordu.

Aynı ıslak ceketle, aynı basın toplantısında, aynı finalle biten bir maçtan sonra insan elde ettiğine göre farklı sözlerle anlatabiliyordu demek aynı olayı. Kazanan Sağlam 15 farklı sebeple başarısını açıklayabilirken, kaybeden Sağlam’ın tek amaçlaması vardı o da “adaletsizlik”.

Halbuki maç gayet adildi.

Mesela Türkiye’nin en çok faul veren, en az penaltı çalan hakeminin, Egemen’e “hadi be” için sarı kart çıkardığı bir maçta, Bangura’yı “fuck off”tan atması adildi.

Rabonayla başlayıp çelmeyle sona eren sorumsuzluk kırmızı kartı haketmişti. 

Eksilen Bursaspor Fazlalaştı!

Bursaspor hala tipik bir Ertuğrul Sağlam takımı. Oyunu kanatlara yayan, orta sahada oyalanmayı sevmeyen, 10 numarası oyun kurucu değil, gizli forvet olan, 4-4-1-1 dizilen basit ama etkili bir takım. Bu düşüncedeki hile, 10 numarada gizli. Sağlam’ın 10 numaraları Hagi gibi oyun kurucu değil Alex gibi gizli forvet. Fakat (Alex’ten farklı olarak) takımı bu 10 numaranın üzerine kurmuyor Ertuğrul Hoca. O’nun takımlarının hücum tetikleri kanatlar. Rakip beklerin arkasına sarkan savunmanın dengesini bozan, böylece 9 ve 10 numaralar için tatlı küçük boşluklar bırakan kanatlar. Rakipler 10 numarayla meşgul olurken, Bursaspor’un istediği gibi davranmış oluyorlar aslında. 


Carlos Carvalhal da bu yapının yarısını çözmüş. Egemen’in önüne İsmail’i de koyup sol kulvarda Turgay’ın önünü kesmeyi amaçlamış. Ancak sağ tarafa mesaisi yetmemiş olacak ki Ekrem Dağ ile Ozan İpek’i başbaşa bırakmış. Bursaspor ne zaman soldan hücum yapsa, kafaları önde 2 boğa, omuz omuza koşturup durdular.

Bu nedenle 10 kişi kalmak Bursaspor’un taktiksel inşaasını sallasa da yıkamadı. Batalla sağa geçti. Gizli forvetsiz (yani etkisiz 10 numarasız), ama kanat etkinliği devam eden yapılarını korudular. Sarı kartlı Egemen’in oyundan çıkması doğru olmasına rağmen, solu İsmail-Pektemek ile yumuşatmak Bursaspor’un kanat etkinliğini (ve direncini) arttırdı. Ortasahaya Ernst ve/veya Necip müdahalesi ile, Beşiktaş oyunu orta sahada tutar Bursaspor’un üzerine yüklenebilirdi. İşler yolunda gittiği için ikinci yarı Tagoe ile sadece kontraatak düşünen ve 80. dakikaya kadar etkili olan bir Bursaspor vardı.

Eksilen Beşiktaş Fazlalaştı!

Quaresma’nın Beşiktaş’taki rolünü, Messi’nin Arjantin’deki rolüne benzetiyorum. Takımın hücum felsefesi “topu O’na ver ve birşey yapmasını bekle” olunca galibiyet için oyuncunun gününde olmasına ya da futbolcuüstü bir kimliğe bürünmesine muhtaç bir takıma dönüyorsunuz.  Kaptan Quaresma’nın “çıkmasından” sonra Beşiktaş’ın daha adil bir takım haline gelmesini bu yüzden iyi anlamak lazım. Beşiktaş’ın tek hücum seçeneği ortadan kalkınca, (mecburen) seçenekler arttı! Herkes sorumluluk almaya başladı, herkes gol için ortaklaşa bir çaba içine içine girdi. Pınar 1 gözden değil 40 gözden akmaya başladı. Bursaspor savunmasının da dengesi bozuldu. 80 dakika Beşiktaş hücumunun şah damarını sıkıca tutmuşlardı. Bir anda kılcal damarlar devreye girince hasta ayıldı.


Quaresma gibi Simao gibi büyük yetenekleri takım oyununa dahil etmek zordur. Hem oyuncunun kendisi, hem de tribün askeri bir oyun disiplini yerine eğlence görmek ister. Beşiktaş teknik  kurmayları Quaresma'yı, Simao'yu, hatta Guti'yi takıma değil, takımı onlara uydurabilirse, son yılların en fantastik takımını izleyebiliriz.

90 Dakika Boyunca “Olgunluk”  

Bu maçı Bursaspor’un ilk şampiyonluğunun İnönü deplasmanına benzetirken, Beşiktaş’ın 100. yılındaki Kocaelispor maçı ile de ilintilemek isterdim. Lakin netice o kadar güzel olsa da, hatice 101. yıldaki herhangi bir maç kadar çirkin.

Bir maç daha bitti ve yine ceketi kurumadan basın toplantısına çıkan Ertuğrul Sağlam: "Şampiyon takımın taraftarına yakışır şekilde izlediler. Galibiyet sevinci yaşamaya hazırlanmalarına rağmen yenildik ancak olgunluklarını gösterdiler. Beklentilerin dışında; "olay çıkar, Bursaspor sıkıntı yaşar" düşüncesininin tam aksine maçı bitirdikleri ve gösterdikleri olgunluk için teşekkürler.” dedi.

Bursaspor tribünlerinin olgunluğundan habersiz annem, kekiğini kaynatmış içeride en sevdiği dizisini izliyordu. Sahadaki futbolcuların anneleri ise (muhtemelen maçı izlemişlerdir) 90 dakika boyunca bu olgunluktan epey nasiplenmiştir diye tahmin ediyorum. 2 hafta sonra Gençlerbirliği’ni konuk edecek Bursasporlu kadınların “bu olgun” davranışı göstereceğini sanmıyorum.

Yakup Sabri İNANKUR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...