Birçok övücü cümle gelecektir ama benim için en değerlisi
Johan Cruijff'un sözleri. Futbolun Zeus'u, nam-ı diğer Sarı Fare "Tel Aviv önünde oyuna tamamen hakim
bir Beşiktaş var. 4-1 öndeler ve güzel, uzun paslarla oynuyorlar"
dedi.
Nasıl denk geldi, nereden esti de izledi bilmiyorum ama Cruijff’un
2 cümlelik tespiti Tel Aviv maçının övgüsü kadar, Beşiktaş’ın en büyük
sorununun yergisi aslında. Bugün kuvvetle muhtemel bir çok övücü yazı, şiir,
menkıbe okuyacaksınız Beşiktaş hakkında. Malum milli geleneğimizdir övgüleri
arşa ulaştırır, yergileri arza çarptırırız. 15 dakikalık oyunuyla Edu’ya sövme
noktasına gelenlerle, 16. dakikasında attığı 5. golden sonra Edu’nun ne kadar
yararlı bir transfer olduğunu anlatanlar aynı kişiler.
O yüzden biz ne uçalım, ne düşelim, Cruijff’un yüzümüzü
güldüren cümlesinin meltemi ruhumuzu okşarken sakin sakin düşünelim. Tomurcuk
çayın odayı dolduran kokusuyla keyifli bir futbol / Beşiktaş analizi yapalım.
Skor ışıltılı olsa da futbol o kadar parlak değil. Beşiktaş orta
sahası ile hücum hattı arasındaki ilişki İsrail-Türkiye ilişkileri gibi. Bu
kopukluğu aşmak için yüksek pas yüzdesi gerekiyor. Bunu yapabildiğinde akıcı ve
sürekli gol pozisyonuna girebilen bir Beşiktaş izliyoruz. Dün gece, Cruijff’un
izlediği Beşiktaş bunu yapabildi. Buradaki sorun oyun yapısının tamamen buna bağlı olması. Sürekli yüksek
pas isabeti ile oynamak zorundayız. Bunu yapamadığımız her maçta (ki bu çoğu
maç oluyor) sıkıntı yaşarız (ki bu da kazanmayız demek oluyor) o zaman dün
geceki güzellik, yerini can sıkıntısına bırakır (ki bu da sorun oluyor)
Özellikle 2. yarıdaki hakimiyetin merkez noktası
Fernandes’ti. Orta sahada oyunu yönlendirecek tek isim O. Canı istemezse karşı
kaleye gitmekte çok zorlanıyor Beşiktaş. Tabii Tel Avivlilerin de hakkını
vermek lazım. Beşiktaş’ı çalıştıkları (ilk 20 dakikada özellikle) çok açıktı.
Orta yuvarlakta sürekli 3 oyuncu alanı (daraltma da demeyelim) sıkıştırarak
Fernandes’e nefes boşluğu bırakmadılar. İşte bu anlarda Rıza Çalımbay’dan
ruhunu, Fabian Ernst’ten zekasını alan Beşiktaş’ın güzel çocuğu Necip Uysal şövalyelik
zırhını giydi, savaşa atıldı! Henüz dakika 60 idi ve Necip 3 top çalma ile
oynuyordu. İkili mücadelelerin %79’unda ayakta kalmıştı. Kıyas için Arsenalli
Jack Wilshere’nin top çalma oranının maç başına 3.8 olduğunu belirteyim. İkili
mücadele için bu konudaki en iyisini baz alabiliriz. Geçtiğimiz sezon
Bundesliga’da Nuri Şahin omuz omuza kaldığı pozisyonların %85inden alnının
akıyla çıktı. Necip Uysal için daha fazla bir şey söylememe gerek yok sanırım.
Daha fazlası var ama sonraya saklayalım, hem nazar değmesin.
Aurelio’nun performansı bana rahmetli dedemi hatırlattı. Eski
günlerin coşkulu anıları aklına geldiğine heyecanlanır, o günlerin enerjisiyle
dolardı. Bir anda o yaşlı adam gider, tuttuğu yırtan o delikanlı gelirdi. Tabii
kısa süreli olurdu bu. Sonra aynı enerji, aynı ruh hali için bir anı patlaması
daha gerekirdi.
Beşiktaş orta sahası temposunu bulunca, trivelalar havada uçuştu. Güzel ve keyifli olan da bu. Havanın füzelere, heronlara ait olduğu bir dünya yerine, trivelalara, rabonalara ait olması tercihimiz ve insani hakkımızdır.
Bir de maçın isimsiz kahramanları bekler var. 2’şer top
çalmayla oynayan İsmail ve Ekrem, ikili mücadelelerdeki düşük yüzdelerini,
yerinde kanat bindirmeleriyle kapattılar. Bununla birlikte rakibin kanatlarının
hiç işlememesinin sebebi onlar değildi. Yine de orta sahaya yakın durmaları
Beşiktaş orta sahasının zaferine katkı olan önemli faktörlerdendi. İçeri
katederek Fernandes’i rahatlattıkları gibi Necip’e dinlenme fırsatı verdiler.
Beşiktaş’ın yediği tek gol var. O gol gelmeden 1 saniye önce,
top Rüştü’nün elllerine yaklaşırken gözlerimin önünde bir görüntü belirdi, gol
olunca netleşti. 13 senelik bir kabus. Euro 98 çeyrek finalinde genç Simaolu,
Figolu Portekiz önündeydik. Nuno Gomes soldan gelen ortaya dengesiz yükselmiş,
kafa vuruşu etkisiz olmuştu. Yerden seken topu Rüştü kale filelerine doğru
uzaklaştırmıştı! Rüştü her yönüyle istikrar adibesi. 17 senedir Türkiye’nin en
iyi kalecisi, 17 senedir uzun topları taca çıkıyor ve 17 senedir yerden seken
kafaları içeri çeliyor. 17 senedir seviyoruz O’nu...
5-1’in örtemediği saha içinde önemli konular var. Simao’nun
verimsizliği, Almeida’nın yalnızlığı, aslında komple hücum hattının orta
sahadan özerkliğini çoktan ilan etmiş bir şekilde kafasına göre davranması. Başarının
sürekliliği için hatların birliği ve dirliği şart. Beşiktaş’ın oyun düzenini ya
da dizilişini değiştirmesi lazım.
Onu da bir sonraki yazıda detaylandıracağım. Sizi daha fazla
tutmayayım. Çay da soğudu zaten.
Yakup Sabri İNANKUR
Not: Medyadaki ve
kulübün içindeki ırkçıların gazına gelmeyen,geleni de engelleyen, protestosunu
da duruşuna yakışır şekilde medeni olarak gösteren taraftar, takımdan daha
güzel. Küfürler olmasa o zaman çok güzel olacaktı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder