2 Aralık 2011 Cuma

Lionel Cristiano Quaresma


Güntekin Onay’ın “çok zor goldü değil mi” diyerek onay beklediği adam bir Cumhurbaşkanlığa Kupası’nda Galatasaray’a daha zorunu atmıştı. Golün zorluğunu / güzelliğini en iyi anlayacak / anlatacak insan Metin Tekin’di ve O da, Fernandes’in pasından, Ernst’in koşusuna kadar götürdü golün güzelliğini. Eğer stadyumdaysanız doğru kadro ve oyun size keyif verebilir, televizyon başında ise bunlara doğru yorumcu ve doğru spiker de dahil olmak zorundadır. Metin Tekin’in sözleri de golleri kadar çarpıcı ve estetik!

Sahada ise Hilbert, Ernst, İbrahim Toraman ve Ricardo Quaresma Beşiktaş’ın estetiklik katsayıları. 30. Dakikadan sonra Fernandes de Pirlo soslu futbola dönünce bir gol lezzeti kaçınılmaz olmuştu zaten.

Quaresma’nın sihirli ayak dışı gönlümüzü kaplasa da golden 1 dakika önceki Almeida’nın bencilliğini örtmedi nazarımda. Ekrem’in ve O’nun da arkasında gelen Hilbert’in bomboş olduğunu görmesine rağmen Onları “görmedi”. Buna çok kızdım. Kızdığım, golü (hattı zatında maçın genelinde berbat ettiği bir çuval golü de) kaçırması değil. 2 arkadaşı 40’ar metre depar atmışken, kafasının arkasıyla “tıklamak” yerine, topu kaleye yöneltmesi O’nun boyun sinirlerine, bizim de komple sinir sistemimize aykırı! Hepsinden önemlisi arkadaşlarının emeğine saygısızlık.

Gerçi Hilbert (ve İsmail) maçın genelini 40’ar, 50’şer metrelik deparlarla geçirdikleri için bunu umursamamış olabilir. Zaten Beşiktaş’ın son dönemdeki etkili futbolunun ateşini bekler harlıyor. Ocağın başında ise İbrahim Toraman var.

İbrahim Toraman’ı orta sahada oynatan Del Bosque “adamı harcıyor” idi, “Toraman’ın yerinin orası olmadığını anlamamış” idi, “taktik bilgisi yetersiz bir hoca” idi.

O’nun İkâmetini Yeniköy gösteren futbol alimleri “İyi bir baba olan ama futboldan anlamayan!” Del Bosque’nin eline (8 milyonluk) bavulunu alıp gitmesini alkışladıktan sonraki yıllar, Toraman’ın sağ bek ya da ön stoperde oynadığında, stoperde olduğundan daha fazla verimli olduğunu gösterdi. Bizim cemili cümle yorumcularımızın da (toplumun refahı adına) babalıklarının, futbol bilgileri gibi olmamasını umduk biz de.

İbrahim Toraman enerjisini, orta sahadaki boşlukları kapatarak harcamakla kalmıyor, savunmayı 3’leyerek Hilbert ve İsmail’e daha fazla kanat bindirmesi imkânı sağlıyor. Sivok ve Egemen, Hilbert ve İsmail’in arkasındaki boşluklara kayarak beklerin hücumda (güvenle) daha fazla vakit geçirmesini sağlıyorlar. Maçın en çok terleyen adamı Hilbert 34 kez rakip sahaya gidip gelebiliyor böylece. Bu haliyle Hilbert Avrupa’nın en çok bindirme yapan bek oyuncularından biri oluyor.


Günlük güneşlik bir havada rüzgârı arkasına almış pupa yelken giderken, hiçbir kaptan yelkenleri indirmez. Bir anda bir fırtına patlarsa denizin ortasında kalacağını bilir. Rakip zayıf, hevesi kaçmış, gardı düşmüş. Nakavtı getirecek Holosko / Pektemek yumruğu  yerine, geriye çekilmek, geride beklemek, rakibi uyandırdı.



Metin Tekin’in sözleri de bunu işaret etmekteydi; “Futbol böyledir. 2-0 önde de olsanız, rakibinizin galibiyetten hiçbir kazancı olmasa da, oynamalarına izin verirseniz, oynarlar! Çünkü sahaya çıktığınızda puan durumuyla ilgilenmezsiniz, sadece kazanmak istersiniz”

Biz bu sözleri düşünürken Valerenga maçının devre arasında babası tarafından yatağa gönderilen çocuğun bu sefer kendisi sabah oğluna ne diyeceğini düşünmekteydi. Yılların laneti Beşiktaş üzerindeydi yine. Malmö, Auxerre, Valerenga tesbihine yeni bir boncuk ekleniyordu, bizler “Ya sabır” çekmeye hazırlanmıştık ki, Lionel Cristiano Quaresma ipleri kopardı. Laneti dağıttı. Babalar da çocuklar gibi mışıl mışıl uyudu sonra. İyi bir gece oldu.

Yakup Sabri İNANKUR

1 yorum:

  1. "Cumhurbaşkanlığa Kupası" değil "Cumhurbaşkanlığı Kupası" olacak gibi

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...