Size Avrupa’nın en kısa boy ortalamasına sahip takımının,
aynı zamanda kornerden en az gol yiyen takımı olduğunu ve hatta bununla
birlikte kornerden en çok gol atan ilk 3 takım içinde olduğunu söylesem bana
inanmayabilirsiniz. Ancak hepiniz Barselona’ya inanırsınız. Onları bu denli mükemmel
yapan da inanılmazları, inanılır kılmak…
XavIniesta ve Messi’nin yüksek pas oranı ağızların ve
kalemlerin balıyla futbol sohbetlerine döküledursun, bendenizin ilgisini
Barselona’nın passız felsefeleri daha çok çekmekte.
Dün akşam Hamit’in, Ramos’un, Coentra’nun, (futbol bataklığı)
Pepe’nin üzerinden uça uça giden top, Puyol’un uçan alnıyla buluştuğu anda sadece
maç değil, aynı zamanda Kral Kupası da, Madrid topraklarından uçmuştu kanımca. Barselona’yı
sadece koca bir pas demetinden ibaret gören Mourinho, belli ki yan top
dikenlerini budamayı düşünmemiş ya da unutmuştu. Tam rakibi eline aldığını sandığı
anda da batan dikenler yüzünü buruşturdu haliyle.
Daha önce yazdığım Barselona-Milan maçı yazısında Barça
savunmasının hava topu hadisesinin, başarılarının gizli eli olduğundan
bahsetmiştim. Rakip takımlar yerden akamadıkları Barselona kalesini zaman zaman
havadan bombalamaya çalışıyorlar. İçeri gönderdikleri ortalar çoğunlukla Pique
yerine Puyol’un üzerine doğru iniyor. Mantıklı görünen bu durum aslında büyük
bir hata. Carles Puyol her 100 hava mücadelesinin 71’inden “alnının” akıyla
çıkıyor. Kendisinden 14 santim daha uzun Pique’ye göre 16 puan daha fazla. Bu
üstünlüğü hücumda da bariz bir şekilde, dün akşam da tatbik ettiğimiz üzere, ortada.
Rakip savunma Pique ile uğraşırken, kaptan; zamanlama, doğru yere koşu ve
zıplama dallarında açık öğretim ihtisas yaptırıyor. Boyu ve yaptıkları ile
orantıladığımızda hava toplarında dünyanın en etkili oyuncusu olduğunu
söyleyebilirim. En son; Capello’nun yangında ilk kurtarılacak listesinin
başındaki Panucci’de bu denli hava komboları izliyorduk. İlginçtir Panucci de kariyerinin
ilk safhalarında sağ bek idi.
NEDEN HAMİT?
Maçtan önce, 11 isme bakarak hocanın kafasında hangi tilkiler
hangi istikametlere voltalar atmakta anlayabiliriz. Real Madrid orta sahası 2
kesici (1 kesici, 1 biçici de denebilir), 1 de defansif oyun kurucudan
oluşuyordu. Barselona pas sağnağının en şiddetli olduğu orta saha ile savunma
arasındaki hatta, Mourinho kalabalıkların şiddetine güveniyordu. Merkezi
kuraklaştıran bu düşünce tarzı golü kenarlara bırakmak zorundaydı. Bu nedenle
bekler orta saha özellikli oyunculardan oluşmalıydı. Top yapabilen, dikine
gidebilen, topu oyuna hızlı sokabilen anlayıştaki ayaklarla, Ronaldo ve Benzema’nın
önündeki geniş alanlar Madrid skor tabelasını bereketlendirebilirdi.
Görevini iyi yaptı Hamit Altıntop. Sıkı bir gümrük memuru
gibiydi. 12 kez Iniesta ile göğüs göğüse geldi ve bunların 8’inde vize vermedi.
Ancak 4 kaçak girişe engel olamadı. Iniesta bu sefer de Casillas ve direklerin
ortak operasyonuyla püskürtüldü. 2. golde hata pastasından bir dilim de O’nun
payına düştü. Fakat dikkatle incelenirse maç boyunca O’nun yardım çığlıklarına
uzak kalan Ronaldo’nun, bu pozisyonda da bomboş Abidal’e koşmak yerine, ters
istikamete (anlamsızca) hafif tempo yürümesiyle bu acı pastanın servisine “yardım”
ettiği görülmekte. Tabii şef Messi’nin zekâsı creme de la creme lezzetindeydi
her zaman olduğu gibi…
KİRLENMEK ÇİRKİNDİR:
PEPE
Neler yaptığını anlatacak da, tartışacak da
değilim. En nefret ettiğim, en sahada görmek
istemediğim futbolcular çukurunu tek başına dolduracak kadar büyük bir bataklık
Pepe.
Modern dünya futbolunun Yesiç’i. En güzel duygularımızın
katili…
Ciddi anlamda şunu merak ediyorum; soyunma odasında
arkadaşları "senin derdin nedir amigo" demiyorlar mı? Mourinho Pepe’yi savunacak mı? Hatta
Real Madrid yönetimi bu terbiyesiz adamı hala kulüpte tutacak mı? Butragueno,
Hugo Sanchez, Hierro, Raul, Guti, Casillas ile öğrendiğimiz Madrid'in,
Pepelerin çizgisinde anılır olmasının da son yıllarda antipatiklik denizinde
kulaç atmasının da tek sebebi var. Balık Florentino Perez’den kokuyor. Korkarım
yakında Real'in "efendi"leri de bu değişimden nasibini alacak.
Xabi Alonso dün bunun sinyallerini verdi. Bilirsiniz, tüm renkler hızla
kirlenirken birincilik beyazın olmuştur her zaman. Bu kir Casillas’a ulaşmadan Bernabeu’da
“Yeter Florentino Perez Yeter” sesleri duyarız umarım.
VE BARSELONA
Herşeyin bir fiyatının olduğu, hiçbirşeyin bir değerinin
olmadığı günlerdeyiz. Arap Şeyhleri, Rus Milyarderleri ile kurumsal bir sektör
kadar renkli ve insancıl bir palyaçoya dönüşmekte futbol. Çoğu zaman sıkıntı kıskacının tuttuğu ruhumuz maçı
ancak gözleriyle takip ediyor. Çünkü aklımız mekanize bir kas yığınını izleyip
sindirmeyi kabul etmiyor.
Böyle bir dönemde, böyle bir piyasada, paranın satın
alamayacağı ruhlarla, futbola anlam katan bir Barselona olduğu için dünya
futbolunun ne kadar şanslı olduğu gelecek nesiller anlatacak. Çünkü bugünden
yarının futbolunu oynayan Barselona, ölmeye yüz tutan futbola yarın bir nefes
daha hayat verecek.
Yakup Sabri İNANKUR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder