Yanlış anlaşılmasın (özellikle rantın çamuruna bulanmamış)
tribün gruplarına büyük saygım var. Bununla birlikte hiçbirisi Es-Es Bandosu
kadar eğlenceli, samimi ve oyunun içinde değil. Kendi renklerine destek
vermenin, karşı renklere mutlak suretle dışkı atmak olmadığını dosta (varsa düşmana
da) gösteriyorlar. Bu nedenle ağızlardan dökülen nahoş kokuları değil,
ellerinden dökülen pek hoş melodileri ruhumuza çekiyoruz.
Tribündeki vadi cenderesi Galatasaray’ın futbolunu daraltmak
için çınlıyor olsa da, saha şartları 2 takım için de aynı cendere acısıydı.
Melih Şendil’in “Lisede
top oynadığımız beton zemin” şeklinde teşbihlediği bu şartlar Fatih Terim’e
1 kalabalık orta saha (ve 1 eksik forvet), Ersun Yanal’a 2 kesici orta saha (ve
1 eksik oyun kurucu) şeklinde sirayet etmişti.
Ersun Hoca soyunma odasından “ilk hedefiniz Galatasaray sağıdır”
emriyle uğurlamış oyuncularını. Volkan Yaman, Tello, Dede, hatta Kamara ısrarla
Sabri’nin üzerine çullandılar. Galatasaray kaptanı belli ki rakip avcıların zayıf
halka olarak seçtiği bir yavru aslan niteliğindeydi.
Eskişehirspor ataklarının yarıdan fazlası o taraftan geldi.
Ancak gerek Tello’nun karavana ortaları gerekse Ujfalusi-Semih A.Ş.’nin Batuhan
Karadeniz’in indirdiği tüm topları zimmetine geçirmeleri Es-Es Bandosu’na gol zili
çaldırmadı. Yine de Eskişehirspor’un oyunu sürekli sola taşıması, Galatasaray’ın
en etkili olduğu / oyun kurduğu, bölgeye (yani Galatasaray’ın soluna) topun
gitmemesine, dolayısıyla Galatasaray’ın hücumda etkili olamamasına sebep oldu.
İşte o garip “Kazım’ın sağ bek olması” kararının açıklaması
burada.
Terim orada Sabri’nin defansif yönlü bir başarısının olmadığını
gördü (Sarıoğlu 1 top çalma, 9 isabetli pasla oynadı). Eskişehirspor’un oradan
pek becerikli hücumlar yapamadığı zaten açıktı. O kanadı işler hale getirmek
için topu kullanabilen, dikine gidebilen bir oyuncu kullanmak istedi. Oyuncunun
savunma yönündeki zayıflığı mevcut durum sebebiyle göz ardı edilebilirdi.
Teoride mantıklı bir sonuca ulaşan Kazım denklemi, pratikte
Galatasaray hücumuna beklenen katkıyı yapamadı. Önce zemin, sonra Sercan
Yıldırım’ın gol bölgesi yerine kenarlara yaptığı savruk driblingler Galatasaray
hücumunu iyiden iyiye dengesizleştirdi. Eskişehirspor’un 1 puanın sıcaklığını kucaklamaya
niyetlendiği, Galatasaray’ın baskı kurmak istediği son 20 dakika ise öğle teneffüsü futbol şölenine döndü.
3-5 kişi hariç herkesin topun peşine düşmesi, anlamsız noktalara yapılan
koşular, gereksiz yerlerde atılan şutlar, bazen dövercesine pres, bazen herkesin
topu bıkkınca izlemesi, alabildiğine bir karmaşa…
Demek ki lisede yaptığımız harala gürele maçların yegâne
suçlusu o beton zeminmiş onu anladık. Hala krampon teknolojisinin, kundura teknolojisiyle eş değer olması da 21. yüzyılın insanlık ayıbı olsun.
Yakup Sabri İNANKUR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder