8 Eylül 2010 Çarşamba

Durmayan “Altın” Top




Hemen alttaki yazıyı dün yazdık, sonra Belçika maçına çıktık, cuk oturdu. Bu olayı, soru-cevap şeklinde maddeleştireyim


Biz, 10 Eylül 2008’de Kadıköy’de Belçika ile Dünya Kupası Grup Eleme maçı oynadık, 1-1 bitti golü nasıl yedik?


Cevap: Orta-Kafa-Gol


Biz dün gece 7 Eylül 2010’da Kadıköy’de Belçika ile Avrupa Şampiyonası Grup Eleme maçı oynadık 3-2 bitti, golleri nasıl yedik?


Cevap: Orta-Kafa-Gol


Biz, Belçika ile tekrar oynayacağımız maçta golü ya da golleri nasıl yeriz?

Bu belli.


Peki nasıl atarız?


Altıntoplarımızla, Semih ile, Ardayla. Bindiren ve ceza sahasına indiren İsmail ile Gökhanla.


İşte futbol budur.


Duran top, kayan top, eşşek vuruşu, albatros uçuşu farketmez. Takımın güçlü yönleri vardır, zayıf yönleri vardır. Rakibin güçlü yönleri vardır, zayıf yönleri vardır. Rakibin zayıflığına gücünle saldırırken, kendi zayıflığından onun faydalanmaması için teknik direktör denen adamlar göreve getirilir. Bu adamların en temel görevi takımın güçlü-zayıf dengesini ayarlamaktır. Doğru ayarlayan başarılı olur, hata yapan kaybeder.


Kulak verelim Sun Tzu ustaya “Yenilmezlik savunmaya bağlıdır, zayıf yönlerini düşmandan gizleyebilirsen yenilmene ihitmal yoktur. Galip gelmenin olasılığı ise doğru hücumda yatar” Bizim zaaflarımızı değerlendirdiler, Onların zaaflarını da biz değerlendirdik, kulak verelim Napoleon’a “Savaşı en doğruyu yapan değil, en az hata yapan kazanır”. Sinirlerine daha hakim olan, daha az hata yapan bizdik.


Bırakalım elin Çinlisini, Fransızını 2 maçtan 6 puan çıkardık, “en rahatsız edici” rakibi de yendik ve dün de açıkça görüldü ki biz hücum takımıyız. Artık büyük önder konuşsun ”İlk hedefiniz Lehistan, İleri!”


Not: Tabi ilerlemek için taktik dışında biraz da adalet lazım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...