1 Ekim 2011 Cumartesi

Güzel Futbol'un Derbisi


4 yakışıklı ve cılız delikanlının, takım elbiseleri çekip dünya müzik kültürüne yön vermek için biraraya geldikleri şehrin adıydı Liverpool. Sahneye çıktıklarında doğdukları şehrin ruhlarına üflediği ilhamla herkesi büyülediler. Milyonlarca hayranla asla yalnız yürümediler ve asla şehrin onlara bahşettiği ilhamı kaybetmediler. Beatles’ın en ünlü (ve cover yapmayan kimsenin kalmadığı) şarkılarından Come Together’da “He got toe-jam football” yani “Çıplak ayakla futbol oynuyor” sözlerinin atfı 120 yıl öncesine dayanıyor. Çıplak ayaklarla başlayan Everton-Liverpool  maçlarına. İngiliz futbol edebiyatındaki adıyla Merseyside derbisi.

Benim en sevdiğim derbidir. İçinde en ufak nefret yoktur. Taraftarları aynı tribünde yanyana izlerler. Futbol tarihinin en büyük trajedilerinden olan Hillsborough faciasında Liverpool’un maddi manevi en çok yanında olan Everton olmuştur. Anma günlerinde 2 taraftar grubu biraraya gelir, Evertonlılar’ın da katılımıyla “You’ll never walk alone” ilahisi göklere kadar ulaşır.

Aralarında küfür yoktur. Bunun yerine (her zeki insan gibi) zekalarını kullanmayı tercih ederler. Birbirlerine hicivli taşlar fırlatırlar. Efsane Liverpool Teknik Direktörü Bill Shankly’nin “Merseyside'da iki iyi takım vardır. Liverpool ve Liverpool’un yedekleri” sözü dünya futbolunda motto olmuştur.

Bugün de yine tribünlerde formaları ve atkılarıyla yanyana, alışılmışın dışında güneşli bir İngiltere sonbahar ikindisinde 120 yıllık geleneğin devamı için kırmızılar ve maviler Goodison Park’taydılar.

Everton Teknik Direkörü David Moyes benim en saygı duyduğum teknik direktörler arasındadır. Eğer Manchester United’ın ekonomik gücü Everton’da olsaydı, ismi-ünvanı Sir David Moyes olurdu. 9 yıldır Everton’ın başında ve United’dan sonra Premier Lig’in en zevk veren futbolunu oynatıyor.

İlk 20 dakikada Everton’ın en az 2 farkla kazanacağına emindim. Futbolun içinde olan herşeyi yapıyorlardı. Özellikle kanatlardan Liverpool yıprattılar. Sonra devreye bir futbol maçının en can sıkıcı faktörü hakem girdi. Jack Rodwell, Meryside tarihinde 25. Kırmızı kart gören oyuncu olurken, kaçıncı haksız kırmızı kart gören oyuncu olduğuna dair bir istatistik bulamadım. Belki de ilktir. Ama yine yüz kırıştırıcı.

Kuyt’ın kaçırdığı penaltı ise Premier Lig şartlarına göre normal. Şu ana kadar atılan 20 penaltının sadece 9’unda “YEEEAAAHH” sesi gelmiş tribünlerden. Volkan Demirel geçenlerde “penaltıda şanslar yüzde ellidir, kaçabilir de” demişti ya, hah işte o Premier Lig için geçerli. Tim  Howard bunu söyleyebilir ve kurtarabilir. Bizim  ligimizde ise %70 gol oluyor. Volkan, Howard kadar şanslı olmadığını bilmeli.

Haksızlığa uğramanın üstüne penaltı kurtarmanın da motivasyonuyla Everton, taraftarı arkasına almış saldırıyordu. Liverpool öyle durağandı ki, Everton’ın agresifliği ve isteği 1 kişilik boşluğu doldurdu. Hücumda top tutup takımı çağırması gereken Carroll “yine” hırssız Nartallo modunda olunca Liverpool bir türlü ileride top tutamadı.

Sonra King Kenny’den ünvanına yakışır bir hamle geldi. Britanya’nın en ısıran oyuncularını damardan verdi Liverpool’un kırmızı kanına. Bu sırada kalp nakli de yapmış oldu. Hasta ayağa kalktı. Gerrard ve Bellamy, Liverpool’un agresifliğini arttırdı ve son 20 dakika kırmızılar ısırmaya başladı.

Ardından da goller geldi.

Bir Merseyside Derbisi daha bitti ve taraftarlar şarkılarla takımlarını uğurladılar. Yüzleri formalarından daha kırmızı olmuş insanlar kollarını başı önde mavi formalıların omuzlarına atmış kimbilir ne laflar sokuyorlardı!

 TFF’den sürekli “futbol güzel oyun” açıklaması duyuyoruz. Önümdeki sahneye bakarken “futbol güzel de söylemekle güzel olmuyor” diyorum. Türkiye’de insanların bir derbiden böyle çıktığı gün belki futbolun ne kadar güzel olduğunu söyleme hakkına sahip olabiliriz.

Şu an için bırakın rakibe saygıyı, kendi içinde, tribünde bile birbirine tahamülü olmayan, kafası attığı her aksiyona (büyük küçük ayırmadan herkese) “gider” yapmayı marifet / delikanlılık sanan, zekasını evde bırakıp küfür etmeye gelen futbolsevmezlerlerin potansiyeli kadar güzel olabilir futbol Türkiye’de.

Yakup Sabri İNANKUR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...