4 Ekim 2011 Salı

İstikrar Daima Kazanır


Akşam Abdullah Ercan’ı şık giyimiyle yedek kulübesinde görünce bir röportajı aklıma geldi; “Trabzonspor’da, Fenerbahçe’de ve Galatasaray’da oynadım. Ben Beşiktaşlıydım oysa, bir tek orada oynamadım” demişti. Futbol kariyerinin ilk golünü de Beşiktaş’a (ceza sahası dışından ayak dışı sert bir vuruşla) atmıştı. Trabzonspor’un 1-0 kazandığı o maçtan sonra Sarı Fırtına Metin Tekin’in övgüsünü almıştı genç futbolcu Abdullah.

Teknik Direktör Abdullah’ın kulüp kariyerinin ilk maçının Beşiktaş’a karşı olması, O’nun ısrarla Beşiktaşla kesişen ama bir türlü birleşmeyen kader çizgisinin tuhaf bir düğümü oldu.

Abdullah Ercan’ın selefi Tolunay Kafkas; taktiksel anlamda değil fakat düşünce yapısıyla ligimizin Arsene Wenger’i. Hiçbir kulüpte ve hocada olmayan geniş bir scouting ağı kurarak, özellikle altyapı eğitimini Avrupa’da almış genç Türk oyuncuları sahneye çıkardı. 19 Yaşaltı Milli Takım Teknik Direktörlüğü esnasında bu oyuncuları Türkiye adına oynamaya ikna etti. Kayserispor’a Furkan Özçal, Ömer Şişmanoğlu, Serdar Kesimal, Turgay Bahadır’ı, son kulübü Gaziantepspor’a Cenk Tosun ve Yasin Pehlivanoğlu’nu kazandırdı. Beşiktaş’tan Orhan Gülle’yi bedavaya kaptı. Kayserispor Kafkas’ın kurduğu yapıyı bozmadı. Gaziantepspor da aynı yolu istikrarla takip etmeye kararlı gözüküyor.

Tolunay Kafkas’ın istifasından sonra oturmuş sistemin bekası için Abdullah Ercan ismi doğruydu. 17 Yaşaltı Milli Takım Teknik Direktörlüğü’nü yaparken Kafkasla beraber harıl harıl oyuncu tarayan isimlerden biriydi Ercan. Mevcut yapıyı en iyi O biliyordu.

Yapınız sağlamsa, değişen isimler işleyişe (iyi ya da kötü yönde) trajik bir yön vermezler. Aniden göklere çıkamayacağınız gibi, yerin dibine de girmezsiniz. Dolayısıyla teknik direktör değişikliği sistemli Gaziantepspor için (Ankaragücü ya da Samsunspor’un aksine) keskin sapmalara neden olmadı. Hoca değişikliğin klişe motivasyonu haricinde tanıdık futbolunu oynadı Gaziantepspor. Rakibini ortada Orhan Gülle-Serdar Kurtuluşla bozan, kanatları etkin kullanan, topu kapınca eveleyip gevelemeyen, orta sahayı hızlı geçen bir takım.

Nitekim Sosa çok etkiliydi. İsmail’in boşalttığı alana gerek pasla, gerek driblingle akıllı oynadı, Beşiktaş’ın sol kanadını yıprattı. Ancak sadece sağ kanatla kaldılar. Sol tarafta geçtiğimiz sezonun yıldızı Olcan Adın’ın yokluğu kontra denemelerinde Sosa’yı yalnız bıraktı.

Hafta içi İngiltere’den yıpranmış dönen Beşiktaş’ın, bilerek düşük tempoyla oynaması doğruydu. Gücünü son yarım saate saklamak istedi. Carvalhal’ın maç sonu konuşmasına “25 günde 7 maç yaptık” diye başlaması bu psikolojinin ifadesiydi. Orhan Gülle-Serdar Kurtuluş ikilisinin ilk yarım saatte sarı kart görmesi de bu planın önünü açtı. Gaziantepspor orta sahası yumuşamıştı ve son yarım saat agresifleşen maç içinde tempoyu arttıracak olan Beşiktaş orta sahası karşısında dağılabilirlerdi. Önce Orhan Gülle-Murat Ceylan değişikliği akabinde Halis Özkahya’nın “son adam” konusunda Necip Uysalla aynı fikirde olmaması rüzgarın (aslında meltem diyelim) yönünü değiştirdi.

Bir maçla arşa övgüler ulaştıran insanlar, bir maçla da yergiyi arzın dibine gönderirler. Ne o ne öbürü Beşiktaş için adil bir yaklaşım olur. 30 kişilik kadrosunda 10 oyuncusuyla bu yaz, 8 oyuncusuyla geçen sene, hocasıyla 3 ay önce tanışan bir takımın, takım olabilmesi için ihtiyacı olan tek şey zamandır. Sayıları iyi oyuncuları alıp anında muhteşem başarılara imza atabileceğiniz platformlar PES, FIFA ya da FM’dir.

Başarı istikrarla gelir, istikrar zamanla oluşur. Tıpkı hakem hatalarına rağmen toplanmadık kupa, bükülmedik bilek bırakmayan Seba’nın sistemli Beşiktaş’ının oluştuğu gibi...

Yakup Sabri İNANKUR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...