O meşhur tartışma, Ali Şen’in “25 milyon taraftarımız var” açıklamasıyla başladı ilk. Kimin en çok taraftarı olduğu konusu zamanla sayılara kaydı. Forumlarda, bloglarda, taraftar hatta yazar söylemlerinde bıyık altından “Türkiye’nin yarısı” övünmesi gelir ki, “35 milyon” muhasebesi de bunu takip eder.
Geçtiğimiz yıl Hürriyet Gazetesi, Adil Gür yönetimindeki A&G Araştırma Şirketi’ne oldukça kapsamlı bir futbol araştırması yaptırmıştı. En çok taraftar yüzde 33.8 ile Galatasaray’ın çıktı. Ardından yüzde 26.6 ile Fenerbahçe geliyor. Beşiktaş 18.4 ile üçüncü. Yüzde 10.1 ile dördüncü Trabzonspor’u yüzde 2.9 oranla Bursaspor izliyor.
Benzer araştırmalarda da benzer sonuçlar çıktığı için bu oranları kullanabiliriz.
Yine geçtiğimiz yıl, Sport und Markt’ın yaptığı araştırmada Türkiye’de futbolla ilgilenen (sürekli ligi ya da en azından kendi takımını takip eden) kesim %67. Bu rakam size düşük gelmesin, zira Brezilya’dan sadece 7 puan gerideyiz! Ancak bu araştırma 15-69 yaş arasını kapsıyor, bunu da belirtelim. 2010 sonu itibariyle nüfusumuz; 73 milyon 722 bin 988. Araştırma aralığının (15-69 yaş) nüfusu ise 49 milyon 394 bin 2. Kısaca yaklaşık 50 milyon kişinin %67’si yani 33,5 milyon insan, futbolla ilgileniyor ve taraftarlık bilincine sahip. Ancak ben, doğuştan mezara kadar taraftarlık mantığı yürütenleri üzmemek adına, yaş aralığını 0-100 yapıp, 75 milyonun %67’sini futbolla ilgilendirdim.
Siz çarpmalarla bölmelerle uğraşmayın ben hesapladım buyrun sonuçlar:
Galatasaray:16 milyon 695 bin 172
Fenerbahçe:13 milyon 138 bin 804
Beşiktaş:9 milyon 884 bin 96
Trabzonspor:4 milyon 988 bin 794
Bursaspor:1 milyon 432 bin 426
Yurtdışında yaşayan 6.5 milyon Türk’ü de dahil edersek rakamlar 1-2 milyon oynuyor.
Ezber bozan bu rakamlara itiraz gelmesi doğal. Bilim yanılabilir. Böyle bir yanılgı varsa 35 milyon Fenerbahçeli, 35 milyon Galatasaraylı ve 25 milyon Beşiktaşlı toplam 95 milyon vatandaşımızdan özür dilerim.
Türkiye’de en çok taraftarı olan 2 kulübümüzün yarın oynayacağı derbi maçı için de sayısal veriler topladım.
Bu sezon özellikle Fenerbahçe’nin bulduğu erken goller çok dikkat çekiyor. Tam 14 kez ilk 20 dakikayı boş geçmemiş sarı-lacivertliler ve bu maçların 13’ünü kazanmışlar. Üstelik bu 14 maçta attıkları toplam gol sayısı 42. İlk 20 dakikada gol bulamadığı 11 karşılaşmada attığı gol sayısının 18 olması, Aykut Kocaman’ın maça şok presle başlayıp, erken gol bularak rakibin direncini kırmayı hedeflediğini ve bunu büyük ölçüde başardığını gösteriyor.
Bir başka güçlü etken de Alex ve Niang. Bu ikilinin toplam gol sayısı, takımın toplam gollerinin yarısından fazla. Daha net bir tabirle Alex-Niangsız Fenerbahçe’nin 28 golü var.
Alex ve Niangsız Galatasaray’ın da toplam 28 golü var. 9. Haftaya kadar Rijkaard’ın Galatasaray’ının attığı ve yediği gol sayısı eşit; 12-12. Hagi’nin teknik adamlığındaki Galatasaray ise 16 haftada, 16 gol atıp 20 gol yemiş. Burada dikkat çeken nokta, Galatasaray’ın bu sezon kaybettiği 12 maçın 9’unda ilk golü yiyen taraf olması. 6 mağlubiyet ise ilk 20 dakikada yediği gol(ler) sonrası gelmiş.
Duran toplarda yine Fenerbahçe’nin bariz üstünlüğü var. Gerçi Fenerbahçe bu konuda diğer 16 takımdan da üstün.
Bir de tabii derbilerin golcüsü Selçuk Şahin var. Özellikle geçen sezon Ali Sami Yen’de 30 metreden attığı gol (bir değişiğini Lyon deplasmanında atmıştı) neredeyse şampiyonluk getiriyordu. Bu şutların Zapata’nın koruduğu Galatasaray kalesinde tehlike oluşturacağı açık.
Sayılar (özellikle de erken gol bulursa) Fenerbahçe’yi gösteriyor. Belki yarın futbol Galatasaray’ı gösterir. Bunu Lig TV dışında Digisport Romania gösterecek. 30’u yabancı 300 Türk gazeteci ve bizler izleyeceğiz.
Son vereceğim rakamlar ise bence en önemlisi. Son 5 yılın Galatasaray-Fenerbahçe (veya Fenerbahçe-Galatasaray) derbilerinde çıkan olaylarda –13’ü U-17 maçında olmak üzere- toplam 72 kişi yaralanmış.
Burada suçlunun hep “onlar” olduğunu biliyorum. Ben sizin tarafınızdayım. Ne kadar kışkırtırlarsa kışkırtsınlar “onlar” gibi olmayın. Takımınızın; sizin sesinize ihtiyacı var, kanınıza değil.
(Umarım günün birinde olur ama bugün için) Bizim ne dünya kulübümüz, ne de dünya derbimiz var. Fantezi dünyasında yaşayan fanatik yönetici ya da yazarlarımız var bolca.
Bir “dünya” analiz böyle söylüyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder