*****
Futbol renk körüdür.
En büyük başarısı, mutlaka ayrılacak bir konu bulmak olan insanoğlu; Baggio topun başına geçtiğinde hangi ırktan, hangi milletten ve ülkeden olursa olsun, bu penaltının gol olacağı inancında birleşmişti. “Takımını finale taşıyan”, “dünyanın en iyi oyuncusu” rütbeleri yeterince göz alıcıyken, bunların üzerine Serie A’nın gelmiş geçmiş en iyi penaltı yüzdesine sahip olmak, belki TV başındaki bir çoğunu tuvalet molasının zamanı geldiğine ikna etmişti. Hakem düdüğünü çalmadan önce Baggio zihinlerde çoktan golü atmıştı ve Brezilya’nın bir sonraki penaltısını kimin atacağı tartışmaları başlamıştı.
Aslında o penaltıdan sonra olay bittiği için biraz da, ihale Baggio’ya kaldı. Çünkü İtalya gerideydi ve Baggio penaltıyı atmış bile olsa Brezilya’nın bir sonraki penaltıyı gole çevirmesi durumunda şampiyon yine Brezilya olacaktı.
Ama sonuçta; kelebek kanadının tozu Baggio’nun elindeydi.
Aradan 4 sene geçti.
Ama nasıl geçti.
“O penaltıyı 4 yıl boyunca her gün kaçırarak” geçti.
Milan’dan Bologna’ya gönderildi. Artık yaşı da geçiyordu, hem O yoksa, Del Piero vardı, bitti...
Yukarıdaki cümleleri kuranlar, aynı zamanda ilk övenlerdi, Bologna formasıyla gol kralı olan Baggio’yu. Baggio bitmek bir yana, kozasından henüz çıkmış, bir sonraki baharının nefeslerini içine çekiyordu.
"Bugünün hataları yarının deneyimleridir" diyordu. Üzerine bir de meydan okuyordu; "Penaltıyı sadece onu atmayı düşünen cesurlar kaçırır"
Ve 4 sene sonra bu sözlerin sadece aforizmadan ibaret değil, yaşam biçimini yansıttığını bütün dünyanın gözü önünde kanıtlıyordu.
1998 Fransa’da düzenlenen Dünya Kupası’nda İtalya ile birlikteydi, yine…
Üstüne üstlük ilk maçında ilk 11’nde sahaya çıkmıştı. Biraz saçları beyazlamıştı. At kuyruk yoktu ve forma numarası 18’di.
Rakip Şili; kadrosunda Ivan Zamorano, Marcelo Salas gibi kaliteli gol ayakları bulunan sağlam bir takımdı.
Maça İtalya iyi başladı. Henüz 10. Dakikada Vieri İtalya’yı 1-0 öne geçirmişti, O’na “al da at” diyen Baggio’ydu. Ancak daha sonra rüzgâr tersine döndü. Şili özellikle kanatlardan etkili geliyordu ve bir anda Salas’ın 2 kafa golüyle öne geçiyordu. Dakikalar tükeniyordu. Cesare Maldini, oyuna Chiesa ve Inzaghi’yi dahil etmişti, İtalya 2-1 mağluptu, yüklendikçe yükleniyordu.
“Efsanesi ünvanların değil “an”ların üzerine inşa edilmişti” ya; bitime 6 dakika kala Baggio sağ taraftan ortayı yaptığında Şilili oyuncunun eline çarpan o topun değeri penaltıdan daha büyük anlamlar taşıyordu.
Çok bir şey yazmama gerek yok. Sadece izleyin aşağıdaki videoyu. Hayatın, 4 sene önce bıraktığı yerden devam etmesi; kimilerine göre şanssızlık ağıtlarının konusuyken, Baggio muhasebe yapıyor. Penaltıyı atmamayı düşünmüyor, hatta aklına getirmiyor bile. 4 sene boyunca hissettiklerini düşünüyor. Yükün ağırlığını vurgularcasına yine ellerini dizlerinin üzerine koyuyor, 4 sene önce olduğu gibi. Önce zihninden atıyor bu yükü. Doğruluyor ve penaltı noktasına yürüyor.
Hayat çok kez topu o noktaya dikmiştir bizim için. Bu yüzden, dışarı vurduğumuz birçok penaltı var. Keşkelerle rakıya meze yaparız dost muhabbetlerinde. Ancak hayat insanları 2’ye ayırıyor; bir sonraki penaltıyı atmayı reddedenler ve topu alıp o noktaya bir şans için daha yürüyenler.
Ben, Baggio olmak lazım diyenlerdenim.
Unutmadan; dikkatinizi çekmiştir, penaltı atılırken Baggio’ya bağıran Şilili vardı, arka planda. Şöyle diyordu; “Yine kaçıracaksın, başaramayacaksın, yapamazsın sen” Muhtemelen TV başındakilerin çoğu da aynı düşüncelere sahipti.
Ancak tuvalet molasına gidenler yine yanıldı. 4 yıl önceki penaltının hayaleti öldü.
İzleyen kaç kişi başaracağıma inanıyordu bilemem, önemli olan benim inanmış olmamdı. Roberto Baggio
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder