Büyük maçlardan önce ritüeldir.
Gazetelerde tahmini 11’ler belirlenir ve yorumlanır. Bir arka sayfada vesikalıklarının
yanına birkaç istatistik sıkıştırılıp, oyuncular arası karşılaştırmalar yapılır. Muslera-Volkan, Eboue-Gökhan,
Ziegler-Hakan arasında gözler gidip gelir, kimin kimi yiyeceği tartışılır
durur.
Galatasaray baskındı. Ligin en çok pas
yapan ikilisi Melo-Selçuk İnan karşısında, Baroni-Selçuk Şahin güdük kalıyordu.
Ujfalusi-Semih’in senfonik uyumuna oranla Bekir-Yobo düetti. Muslera 17 maç gol
yememişti. Sezonun adamı, derbilerin golcüsü, lig tarihimizin en 9.5 numara
forveti Elmander Galatasaray’daydı. Emre-Engin, Topuz-Caner’e göre daha fazla
şut, pas, gol üretmişlerdi. Galatasaray’ın omurgası daha sertti, elleri kolları
ise daha esnek.
Zaten ön sayfadaki sararmış cümlelerin
tonu da lacivertten ziyade kırmızıya yaklaşmaktaydı.
Maç başladığında oyun da kırmızıya
yaklaştı. Melo sarı kartına rağmen mücadelesini yükseltince Selçuk İnan nakış
nakış oyunu işleme başladı. Emre ve Engin (Terim’in istediği şekilde) içeri
katedip rakip ceza sahasına zıpkın koşular yapmaya başladığında Xavivari bir desenin
Fenerbahçe yarı alanını süslemesini izledik. Çanakkale Dardanel, Vestel Manisa, Trabzonspor
ve Galatasaray... Adım adım bir kariyer. Futbolcudan iyi futbolcuya, iyi futbolcudan
yıldız oyuncuya, oradan da dünya çapına doğru ilerliyor Selçuk İnan. Geçen sene Trabzonspor’u bu yıl
Galatasaray’ı bir üst sınıfa taşıyan oyuncu O. Hep oynadığı takımın en iyisi. Hagi’nin
susuzluğu yıllardır baş ağrıtırken, bugün kana kana Selçuk’u içiyor Galatasaray
taraftarı ve Fatih Terim.
Fenerbahçe, Galatasaray’ın bu merkezi
hükümranlığının farkında olduğundan oyunu bol bol kanatlara yaymaya çalıştı. Fatih
Terim beklerinin rakip orta sahada kanat oyuncularına pres yaptığını iyi
değerlendiren Aykut Kocaman kendi beklerini kanatlarının ilerisine gönderdi. Özellikle
ilk yarıda Ziegler-Gönül ikilisi, Topuz-Erkin’e göre daha fazla pas (68-58) ve
koşu (9-6) yaptılar.
Bu
sırada Engin, Emre, Melo, Necati ve Elmander, Selçuk İnan önderliğinde
Fenerbahçe’ye göbekten akınlar yapmaktaydı. Fenerbahçe’nin sert karnını
aşamadılar. 4’lü baklava Bekir, Yobo, Baroni ve
Selçuk Şahin’in top çalma sayısı tüm Galatasaray takımına eşit. Bu da
Galatasaray için 27 top kaybı demek. Tabii Fenerbahçe için de aynı sayıda
hücuma hızlı çıkma şansı.
Galatasaray hakimiyet,
Fenerbahçe hız peşindeydi. İkisi de bu bağlamda istediğini elde etti. 613 kez
topla buluştu sarı kırmızılılar, 539’unu pasa çevirdiler, 430’u isabetli oldu. Maçın
genelinde %61 topa sahip oldular. Bu rakamlar Fenerbahçe’ye kıyasla neredeyse 2’ye
katlanıyor. Galatasaray çoğu zaman büyük işler yaptı. Fenerbahçe az zamanda çok
ve büyük işler yaptı.
İnönü’de jeneriklerin
yakışıklı çocuğu Aydın Yılmaz altıpastan keder üretirken, Alex’in tahtına bir
günlüğüne oturan sarışın çocuk Stoch Fenerbahçe’ye bayramı erken getirdi.
Saha dışında, saha içinde,
oyun genelinde hep doğruları yaptı Galatasaray. Teoride, denklemde ne varsa,
çalıştı ve uyguladı. Bununla birlikte hayatın paket programı futbol, dün gece her
zaman doğruyu yapmanın istediğimizi elde etmekte her zaman yeterli
olamayacağını, esasen doğru yerde, doğru zamanda bulunarak, doğru işi yapmanın
sonuç için daha efdâl olduğunu önümüze bir kez daha (El Clasico’dan sonra) koydu.
Dostoyevski Yeraltından Notlar’da şöyle yazar: “ İki
kere iki dört; yaşam değildir beyler, ölümdür... İki kere iki dört,
küstahlıktır. İki kere iki dört, ellerini böğrüne dayayarak yolumuzu kesen,
sağa sola tükürük atan bir külhanbeyinin ta kendisidir. İki kere iki dördün
yetkinliğine inanırım ama en çok övülmeye değer olan, iki kere ikinin beş
etmesidir. “
Galatasaray 2+2’yi 4 yaptı…
Övülmeye değer bir Fenerbahçe
vardı…
Çünkü; Risultato e importante…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder