31 Mayıs 1985 sabahında “Demir Leydi” Margaret Thatcher, Downing Sokağı 10 numaradaki Başbakanlık konutunda tarihi bir toplantıya başlamak üzereydi. Burası; Britanya’nın en üst kademe yöneticilerinin 275 yıldır olağanüstü durumları değerlendirdiği ve ülke adına nihai kararı verdiği yerdi. Thatcher, toplantıya bakanlar dışında savaş kabinesi ve Federasyon Başkanı Bert Millichip’i de davet etmişti.
Başbakan kelimelerin üstüne tane tane basarak, derin ses tonunun daha otoriter bir hale gelmesini sağlıyor ve bu bağlamda öneri sunmuyor; aslında emrediyordu: “Bu oyunu ülkemizdeki holiganizmden arındırmalıyız. Belki o zaman yurtdışına yeniden açılabiliriz”
Henüz 2 gün önce Liverpool-Juventus Şampiyon Kulüpler Kupası finalinde karşı karşıya gelmiş ve tüm Avrupa’nın gözü önünde İngiliz holiganlar, İtalyanların bulunduğu tribünlere atlayarak 39 kişinin ölümüne sebep olmuştu. Ölenler arasında holiganların hışmından kaçmak isterken 10 metre yüksekteki üst tribünden aşağı atlayan da vardı, o hengâmede ezilen de, holiganlar tarafından bıçaklananlar da…
Esasen Heysel faciası İngiliz futbolunun kutsal kasesine düşen son holiganizm damlasıydı. Bill Shankley’i yanlış anlayan İngiliz taraftarlar için futbol belli ki bir ölüm-kalım meselesi haline dönmüştü. Maçlarda tribünlerden karşılıklı çiviler yağıyor, sokakları tribün gruplarının tezahüratları ve kanları boyuyordu. Konu sadece Liverpool taraftarı değildi. Zaten Heysel’de; Luton Town, Milwall, Newcastle, Manchester, Southampton ve West Ham tribün grupları tam kadro hazır kıtaydı. Final biletine kan sıçratan tüm İngiltere’ydi. Başbakan Thatcher’a göre “Artık yeterdi” ve toplantıda alınan “Avrupa’ya 3 yıl gitmeyelim” kararına şöyle karşı çıkıyordu demir leydi: ”3 yıl? İngiltere’yi utanç içine sokan bu hayvanlar için 3 yıl az. Süre en az 5 yıl olacak. Durum düzelmezse süreyi uzatırız.”
Toplantının ardından gazetecilere çok kısa bir açıklama yapılıyordu. Federasyon Genel Sekreteri Ted Croker bundan böyle İngiliz futbolunun kendine bir çeki düzen verene kadar evinde oturacağını açıklıyordu.
5 YILLIK CEZA İNGİLİZLERE NE GETİRDİ?
1985’te İngilizler Avrupa futbolunun zirvesindeydi. Son 10 yılda Şampiyon Kulüplerde 8 kez bir İngiliz takımı final oynamış ve 7 kez kupayı İngiltere’ye götürmüşlerdi. Aynı dönemde UEFA Kupasını 4 kez, Kupa Galipleri Kupası’nı ise 2 kez kazanmışlardı. 10 yılda 13 kupa!
# country 80/81 81/82 82/83 83/84 84/85 ranking teams
1 England 8.000 7.142 3.857 12.666 9.428 41.093 7
2 Italy 6.500 3.750 6.800 10.750 11.000 38.800 4
3 Germany 8.571 9.000 8.833 3.500 7.166 37.070 6
4 Soviet U. 5.800 5.666 4.200 8.250 10.000 33.916 4
5 Belgium 5.166 8.500 8.400 6.800 4.400 33.266 5
1990’dan sonraki 10 yıllık dönemde ise Şampiyonlar Ligi’nde ilk gördükleri final 1999’da oldu. Son dakikada mucizevi bir şekilde kupayı aldılar. 2000 yılında ise UEFA Kupası’na dokunmak istediklerinde Taffareeeel uzandı ve kupayı Cimbom kaptı.
İngilizler cezadan döndü ve kupayı kaptı. Doğru. Manchester United Kupa Galipleri Kupası’nı kazandı. Bu kıyas bizi doğru düşünceye sevkeder mi? Şüpheli. O dönemi yaşayanların anımsayacağı üzere Kupa Galipleri Kupası ülkenin genelde en zayıf takımlarının katıldığı bir turnuvaydı. 1990-91 sezonunda Kupa Galipleri Kupası’nda ciddi sayabileceğimiz United dışında 2 takım vardı; Barselona ve Juventus. Onlar da yarı finalde birbirleriyle eşleşti ve finale Barselona çıktı. Ferguson’ın ekibi ilk turda Macar PECSİ’yi, 2. Turda WREXHAM’ı, çeyrek finalde MONTPELLIER’i, yarı finalde LEGIA VARŞOVA’yı eleyerek finale geldi. Takımların adını büyük yazdığım için kusura bakmayın amacım dikkat çekmek. United’ın rakiplerinin bırakın kadrolarında kimlerin olduğunu renklerini biliyorsak ne ala. Hatta bu kuraların yere düşen İngiliz futbolunu ayağa kaldırmak için özel olarak “denk getirildiği” iddiaları o dönem sıkça dile getirildi.
1985’te UEFA sıralamasında 1. sırada bulunan İngiliz kulüpleri bir daha birinci sıraya hiç çıkamadılar. 1990’da 0 puanla son sırada tekrar Avrupa arenasına çıkan İngiliz kulüpleri ancak 3 sene sonra ilk 10’a girebildiler.
5 YILLIK CEZA BİZE NE GETİRİR?
Hemen söyleyeyim büyük bir çöküş getirir.
Son 10 yılımıza -hadi UEFA Kupası’nı da katalım- son 12 yılımıza baktığımızda Türk takımları 1 UEFA Kupası, 1 Süper Kupa, 2 Şampiyonlar Ligi çeyrek finali ve 1 UEFA çeyrek finali gördü. 2 kupa ve 3 başarı(!). Ulusal düzeyde ise Dünya Kupası üçüncülüğümüz, Konfederasyon Kupası yarı finalimiz ve Avrupa Şampiyonası yarı finalimiz var.
Cezadan önce 13 kupa, sayısız final, yarı final oynamış, ulusal takımı uluslararası düzeyde neredeyse turnuva atlamamış ve 1 de dünya kupası kaldırmış bir ülke, cezadan sonra 10 yıl kendine gelemiyorsa, bizim kendimize gelmemiz kaç yıl sürer onu okuyucunun takdirine bırakıyorum.
2017’de 53. sırada San Marino’nun da gerisinde başlayacağımız Avrupa yolculuğuna 1 takımımız Şampiyonlar Ligi öneleme 3. Turu ve 2 takımımız UEFA kupası öneleme 3. turuyla başlayacak. İngilizler 5 sene sonra kupayla döndüğünde takımlar 5-6 eleme turu geçmek zorundaydı ve toplam en fazla 11 maç vardı önlerinde. Şimdi ise 3 öneleme turu geçmeniz lazım sadece gruplara kalmak için. Gerisini düşünmüyorum. Sadece gruplar için takımlarımızın oynayacağı öneleme turlarında seribaşı olması için bile iyimser bir tahminle en az 3-4 yıl gerekiyor. Kendi adıma yaptığım bir farazi hesapla, son 5 yıldaki performansımızı baz aldığımızda yeniden 11. sıraya çıkmamız için en iyi / şanslı hesaplamayla 12-13 yıl geçmesi lazım. Kısaca “5 yıl gitmeyiveririz canım”dan sonra bugünkü duruma, şu anki konuma, ancak 2025 gibi gelebileceğiz. Komik! Trajikomik değil, sadece komik.
Thatcher Formülü’nü ortaya atanlar bunları düşünmedilerse fena, düşündülerse daha fena! İngilizlerle aramıza bir kıyas yapmak –en naif tabirimle- demagojidir.
Ha, unutmadan İngiltere’nin sorunu şike değil şiddetti. Evlerindeki pislik artık Avrupa’ya taşınca kapıları kapattılar ve temizliğe başladılar. Bizim sorunumuz şike. Pislik içimizde ve bizi boğuyor. Futbol nefes almaz hale geldi ve ölmek üzere. Yaptığımız (daha doğrusu yapılmak üzere olan) ise temizlik değil, UEFA’ya atar yapmak!
İngilizler utandıkları için sahneden çekildiler. Biz ise utanmazlık yapıyoruz çekilmeden önce!
Maalesef utanmazlığın bir formülü yok.
Yakup Sabri İNANKUR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder