En ufak bir darbede hatta faul teşebbüsü olmayan bir müdahalede dahi kendini yere bırakanları sevmem. Kimse sevmez, sevmemeli. Bir Göztepe maçında Tümer Metin'in ceza sahası içinde tekme yemesine (ve sendelemesine) rağmen düşmeyip, topu sürmeye devam ederek golü atmasına bayılmıştım. Düşse penaltı olacaktı (ve muhtemelen kendisi kullanacaktı) ama futbol oynamaya devam etti. Busquetsgilleri izlerken kızmamım sebebi bu. Futbola ihanet ediyorlar.
İşin ahlaki boyutu dışında (ve gayet futbol boyutu içinde) bir de savaş stratejisi var. Bir röportajında Maradona kendisini tekmeleyenlere karşı nasıl bir önlem aldığı sorusuna şöyle yanıt vermişti: "Sahaya çıkarım ve maçın başında beni tekmelerler. Düşmemeye çalışırım. Düşsem de hemen kalkarım. Biraz sonra yeniden topla buluştuğumda, tekrar darbe alırım. Canım çok yanar. Yine ayakta kalırım. En kötüsü bir sonraki fauldür. Beni yıkmak için tüm güçleriyle saldırırlar. Yerde dakikalarca yatmak, ağlamak isterim. Ama kalkarım. Bundan sonra vazgeçerler. Artık saha benimdir."
Önümüzde en saf haliyle, en ahlaklı ve en güzel tabiriyle Lionel Andres Messi var. Futbolu taşımak için ayakta kalan her çimin sahibi O'dur.
alıntıyla beraber güzel yazı olmuş. busquets'in futbolu dışında söylediklerine hak vermeyecek kişi yoktur. ama futbol tarzı olarak küçük yaştaki çocukların onu örnek alması gerektiğini düşünüyorum.
YanıtlaSilbu arada programı kaçırdım, bloga yüklemişsin görüntüleri. harikulade olmuş vallahi :) çok keyifliydi
Babası harika bir kaleciydi. Futbol oynadığında babası kadar verimli oluyor Sergio. Ah dışına taşırmasa...
YanıtlaSilProgram eğlenceliydi, beğenmen beni mutlu etti. Gündemin boğucu konularında kalmadık. İyi de oldu. Hikayemi de anlatırken bir ara geçtin aklımdan. Yıllar önce Galatasaray Beşiktaş'a bir taraftar vermişti benimle, yıllar sonra geri aldı seninle :))