Aklınıza gelen bir şey olur. Konuştuğunuz bir şey olur. Dinlediğiniz bir
şey olur. Özlediğiniz bir şey olur. Yatağa kafanızı koyduğunuzda gözünüzün
hemen önüne gelen bir şey olur. O anların toplamında en fazla skoru elde eden
ismi, aşkın karşısına yaz işte. Bu bir insan olur, ideoloji olur, tanım olur,
takım olur.
Peşinden gitmeye karar verirsiniz. Bir şeylere tutunmaya ihtiyacınız
vardır. Hayatınız boyunca bir şeyler sizi önüne katıp sürüklemiştir. Hiç
değilse kendi iradenizle ona bağlanıp ardından sürüklenmeyi siz seçersiniz.
Anlamlandırmaya başlarsınız. 1 dakika! Yoksa sizin yüklemek için
biriktirdiğiniz anlamlardan onda fazlasıyla mı var? Şaşırmazsınız. Çünkü ona
boşuna tutunmadınız. Ona dair şeyler; peşinden koşup yakalamak istediklerinizin
tümü değil miydi zaten?
Orduspor maçında, maçın 81. dakikasında İsmail Köybaşı ile ceza
sahasında içinde girdiği mücadelede yere düşen Emmanuel Culio, hakem Mustafa Kâmil
Abitoğlu ile aynı fikirde değildi. O’na göre pozisyon açık bir penaltıydı.
Abitoğlu’na serzenişte bulunmaya başladı Culio. Hakem önce aldırmadı sonra
yanına sert ve kararlı adımlarla gelerek taviz vermeyeceğini hatırlattı. Bu
esnada Simao Sabrosa uzaktan Culio’ya sakin olmasını anlatıyordu ağabey bir
vücut diliyle. Abitoğlu nihayet sarı kartını çıkardı. Tam arkasını dönüp
gidiyordu ki Culio itirazın şiddetini arttırdı, daha bir celallendi. Hakem tekrar
ona döner dönmez Simao Sabrosa Culio’ya doğru koşmaya başladı, hakemden
önce yanına gelip başına okşadı sakin olmasını yoksa kırmızı kart
göreceğini hatırlattı. 10 kişi (ve en iyi oyuncusundan mahrum) kalacak rakip için
5 metre ileride ellerini ovuşturarak beklemek yerine meslektaşını oyuna davet
etti. Sahada görmek / mağlup etmek
istedi onu. Bazılarına (hatta çoğuna) enayice bir davranış gibi gelebilir,
hatta gelmiştir. Lakin benim tutunduğum düşünce yapısının en önemli özelliğini
görebildim ben o karede. Üstelik o 20
saniyelik anda Simao’nun ağzından bir kez bile “duruş” kelimesi çıkmadı.
Beşiktaş’a dair sahadaki tek şey de
buydu zaten.
Yakup Sabri İNANKUR
Zaten Beşiktaş'a gelince öğrenmiş bunları Simao.
YanıtlaSil@Adsız
YanıtlaSilBu öğrenilecek bir davranıştan ziyade içten gelen samimi bir teveccühtür. Bir karakterdir. Tıpkı Melo’nun “bana faul yapmadı, kendim düştüm” demesi gibi, tıpkı Gökhan Gönül’ün “ikili mücadeleydi ben düştüm, arkadaşım kart görecek bir hareket yapmadı” demesi gibi, tıpkı Rüştü’nün “top benden çıktı, korner” demesi gibi…
Bu karakter son 8 yılda hayli mutasyona uğramış genlerinde bolca mevcuttu Beşiktaş’ın. Belki Simao bunu Sporting altyapısında öğrenmiştir. “Rakibe itiraz eden oyuncunun haklarını koruma” diye bir ders vardır belki. Gerçi bu sığ bir düşünce olurdu. Asıl resmi görmek yerine çerçeveyi incelemenin de ilginç bir yanı olabilir, kimbilir…