26 Şubat 2011 Cumartesi

Bir Del Piero Güzellemesi

90larda dünyanın tartışmasız en iyi ligi Serie A’ydı. O kadar üstündü ki diğer liglerden, bugün cakasından yanına geçilmeyen Premier League olsun, burnundan kıl aldırmayan La Liga olsun hepsi Serie A’nın önünde el pençe divandı. Futbolla biraz ilgilenen biri Serie A’dan 8-9 takımı, hatta o takımların 3-4 oyuncusunu da sayarken, İspanya’dan Barcelona ve Real’e ekleyeceğiniz, en fazla Deportivo La Coruna, zorlasan Atletico’ydu, O da Madrid kontenjanından...

Milan, Juventus, Parma, Lazio, Fiorentina, Roma, Inter zirve takımları, Zeman’ın Foggiası, Lucescu’nun Bresciası, Tabarez’in Cagliarisi baş ağrıtan, çelme takan, şampiyon belirleyen takımlardı.

89-99 arası dönemi incelediğimizde Avrupa’nın 3 büyük kupası; Şampiyon Kulüpler, Kupa Galipleri ve UEFA’yı toplamda 15 kez İtalyan takımları almış ki bu %50 başarı demek. Özellikle UEFA Kupası’nda, söz konusu dönemde oynanan 11 finalin 10’unda (1996 dışında) finalde mutlaka bir İtalyan var. 1990. 91. 95 ve 98 finallerinde ise 2 İtalyan takımı karşılaştı.

Böyle bir dönemde; elbette bir İtalyan’ın zirvede olması da olağandı. “İlahi At Kuyruk” Roberto Baggio 1993’te Avrupa’da yılın futbolcusu, FIFA Dünyanın En İyi Oyuncusu ve Altın Ayak ödülü almıştı. 1994 Dünya Kupası’nda takımını finale çıkarmıştı.

Herşey bundan sonra Milan’ın Roberto Baggio’yu transfer etmesiyle başladı.

Haberi aldığımızda Juventuslu arkadaşım Serhat’a “Baggio’yu nasıl aldık, para bizde, kaptanınızı aldık, istesek hepinizi alırız” tarzında Fenerbahçeli muhabbeti yaparken, Serhat döndü bana “Baggio yoksa Del Piero var” dedi.

Aslında Serhat bunu espri olarak söylemişti. Bu söz orjinalde Juventuslu yöneticilere aitti. Roberto Baggio’nun Milan’a satılması çok büyük tepkilere neden olmuş, taraftar galeyana gelmişti. Onlar da çıkıp bunu söyledi “Baggio yoksa Del Piero var”

Biz; yani Serhat ve ben Championship Manager (Italy) 94-95’ten biliyoruz Del Piero’yu. Sayıları 11-12’yi geçmeyen bir MAR’dı. Yani, Midfield-Attack Right. (O zaman CM de 8 özellik var, şimdiki gibi ekranın 4’te 1’ini kaplayan sayılar, istatistikler…vs yok. Ayrıca sadece 1 özellik artabiliyor; Influence (etki), o da sadece sezon sonunda artıyor (belki!!!). History (geçmiş)ine bakıyorsun Padova 14 (1) yazıyor, Juventus 11 (5). 2 senede toplam 25 maça çıkıp, 6 gol atmış sayıları 12’den yukarı olmayan bir MAR mı Baggio olacak?

Bu kinayeden 6-7 ay sonra okula kanca biçimli favorilerle (ki ismi “togon”dur) giden, maçlarda çoraplarının dize yakın kısmına siyah lastik bağlayan ve uçlarını aşağıya bırakan bendim. (Daha sonra Hakan Şükür de aynı favorilerden bıraktı. Ama Allah’tan lastik işi kimsenin aklına gelmedi.)

Çünkü Del Pieromanya başlamıştı.


Twitter yok, Youtube yok, Internet yok. Ahkam kesenler yok, binlerce yorumcu yok.

Sadece gazete küpürleri ve gözlerimiz var. Herkes Del Piero’yu konuşuyor; biz futbolunu, kızlar ne kadar yakışıklı olduğunu…

Tabii bunda Baggio’nun Milan’da eski günlerini araması da etkili oldu. Del Piero ise Vialli ve Ravanelli ile birlikte yeni trend olmuştu.

O kadar fazla ve temiz frikikler atıyordu ki; Real Madrid’i çeyrek finalde deviren frikiği attıktan sonra İtalyan spiker “Bu adam frikik değil, penaltı atıyor” diye bağırarak konuyu özetlemişti.

Ayağının bu kadar düzgün olmasını çocukluğuna bağlıyor Del Piero; “Kendimi bildim bileli futbol oynarım. Beni hiçbir şey futbol kadar çekmedi. Topla yatardım, topla kalkardım, topla gezer, topla okula giderdim”




Bugün itibariyle İtalya’nın serbest vuruştan en fazla gol atan oyuncusu.

*****

Kariyerindeki bence en kötü an; 2000 Avrupa Şampiyonasıydı. Bizim de çeyrek final oynadığımız bu turnuvada, aynı grupta olduğumuz İtalya Milli Takımı finale kadar gelmişti ve Del Piero’nun katkıları büyüktü. (Burada bir parantez açalım, şampiyonadan sonra Filippo Inzaghi, turnuvada karşısında en zorlandıkları takımın Türkiye olduğunu açıklamıştı)

Finaldeki rakip son Dünya Şampiyonu Fransa’ydı. İtalya iyi oynuyordu, Fransızlara boş alan bırakmıyordu. 55. Dakikada da Delvecchio ile 1-0 öne geçtiler. Zaten olan da bundan sonra oldu. Yüklenen Fransız savunmasının arkası boş kalmıştı ve Del Piero 3 adet kaleci ile karşı karşıya çok net pozisyonları kaçırmıştı. Yine de maç İtalya’nın üstünlüğüyle giderken 90+3’te Wiltord şok bir golle maçı uzattı. Uzatmalarda Trezeguet’nin golü kupayı Fransa’ya verdi.

Bu durumda suçlu Del Piero oluyordu.

Ama 2000 yılında da ödül kazanmasını bilmişti; 2000 En İyi Saç, Sakal ve Favori Ödülü


Del Piero’nun kariyeri bundan sonra -düşüşe geçti demeyelim de- rutine binmişti. Tamam, 2002’de Avrupa’da yılın futbolcusu oldu ama eski tadından uzaktı.

Derken 2006’da İtalya’da şike skandalı patladı. Savcı Antonio Di Pietro’nun yürüttüğü soruşturmada telefonla “hakem ayarlayan” kulüplerin olduğu ortaya çıkmıştı. Juventus ve Milan başroldeydi. Milan puan silinmesi ve para cezasıyla ucuz yırtmıştı ama Juventus bu kadar şanslı değildi. Şampiyonlukları silindi ve küme düşürüldüler. Hatta önce Serie C’ye düşürülmesi kararlaştırıldı, sonra tabii temyize gittiler ve Serie B ile ‘kurtuldular’.

(“Yurtdışından hakem, yurtdışından MHK Başkanı alalım” söylemlerinin geçtiği şu günlerde keşke yurtdışından Antonio Di Pietro’yu getirsek diye içimden geçiririm.)

Ibrahimovic’in “Serie B’de tekme yiyemem” diyip ayrılmasında sonra takımın gol yükü Del Piero’ya kalmıştı. O da bu yükü Serie B Gol Kralı olarak kaldırdı, Juventus’u tekrar Serie A’ya taşıdı. Bir sonraki sene Serie A’nın da Gol Kralı olmuştu.

Bütün bunlardan sonra tarihinde Combi, Tardelli, Laudrup, Platini, Baggio, Zidane gibi isimler olan Juventus’ta, bir futbolcu için olabilecek en önemli ünvana layık görüldü. 2008 yılında kulüp Del Piero’ya törenle “Juventus tarihinin en saygıdeğer oyuncusu” ünvanını verdi.


İçinde bulunduğumuz 2010-2011 sezonu sonunda sözleşmesi bitecek olan Del Piero için, henüz imzalamadığından ‘parayı beğenmedi’ dedikoduları dolaşırken; O dün akşam boş sözleşmeye imza attığını açıkladı. “Juventus’a ilk imzamı boş bir kağıda atmıştım. Bu son imzam bunu da boş bir kağıda attım” dedi.

Zaten istese ‘tekme yiyemem’ diyip Serie B’ye hiç inmezdi. Her türlü büyük bir kulüpte, büyük paralarla yoluna devam ederdi.

“Para hiçbir zaman önemli olmadı. Ben oyunu seviyorum. Para sadece aileme daha iyi bir yaşam sunuyor. Benim kafamdaki tek şey antremanlar ve şut figürleri. Başka bir şeyi önemsemiyorum.”

Seviyorum ben bu adamı.

Benimki gibi Roberto hayranı bir adam için biraz garip olacak ama, iyi ki Baggio Milan’a gitmiş o dönem. Ama Serhatcım kabul et, Baggio’yu elinizden aldığımızda, canınız acımıştı!


Bu kadar yazdığım cümlelere katlanıp sıkılmadan buraya kadar gelmişseniz, bu videoyu da hakettiniz demektir. Basit bir Del Piero’nun müthiş golleri videosu değil. Tarihi anların, gollerin açıklamasına kadar yazdığı bir Del Piero Güzellemesi…


6 yorum:

  1. Bayrak adam olmak böyle bir şey işte. Bu sıfatı alan oyuncuların hepsinin benzer hikayeleri var.

    Aşağıdaki linkte de 250 golü var efsanenin.

    http://hotfile.com/dl/83220621/7569cd7/bianconero_delpiero_250.wmv.html

    Ege

    YanıtlaSil
  2. @Şairler Parkı,

    Bilirsin Ege, Fernando Torres mantıklı bir konuşma yapmıştı ya hani "forma bizim derimiz değil" demişti. Sözü sevmiştim, Torres'i severim. Ama forması deri olan adamları en çok severim. Başka forma yakışmaz zaten onlara. Çok az kaldılar. Hemen aklıma Giggs, Scholes geliyor, yeni nesil için Puyol, Xavi olabilir.
    En -korktuğum demeyeyim- üzüldüğüm, artık bu "bayrak taşıyanlar türü"nün azalması ve yakın gelecekte soyunun tükeneceği...
    O zaman sanki ben de futbolu daha az sevecekmişim gibi geliyor. Arap şeyhlerinin, Rus milyardelerin FM oynadığı bir dünyada, bizim mahalle maçlarının tadı yok.

    YanıtlaSil
  3. adam kral ya en sevdiğim futbolculardan biridir.Alex Del piero.

    YanıtlaSil
  4. @Adsız.

    Baştacıdır Del Piero, bir tanedir...

    YanıtlaSil
  5. ne güzel yamışsın. ellerine sağlık. :D

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...