Bugün; öfke, korku, gerilim, şiddet ve küfür öğeleri içeren bir çok
yazı okuyacaksınız. Hatta okudunuz.
Küçük ama mide bulandıran bu fıkrayı da bünyeniz
kaldırabilir.
Karasinek ailesi, taptaze bir inek
dışkısının üstünde toplanmışlar. Büyük oğlan yüzünü buruşturmuş “Midem çok
fena şişti”, demiş; “yellenmezsem gebereceğim”
Baba sinek; “Sakın ha, aklını mı
kaçırdın sen” diye terslemiş; “Ben size böyle mi terbiye verdim! Sofrada asla
böyle bir şey yapılmaz”
Dünkü 1.5 saatlik hezimeti, 1.5 saat
içine sıkıştırmaya çalışan küçük zihniyet yeterince midemi bulandırsa da bugüne özel bir sinir
harbini kusmayacağım satırlara.
Küçük beyinler Sabri’yi, orta beyinler Hiddink’i büyük
beyinler yönetimi / sistemi tartışacaktır bugün. Çünkü düşünce yapısı
değişmeden Hiddink’in, Sabri’nn değişmesinin hiçbir değişikliğe neden
olmayacağının farkındadır büyükler.
Ulusal takımın sorunu; Volkan’ın, Emre’nin, Hakan’ın, Sabri’nin
sahada, Gökhan Zan’ın kal-û belâdan beri kadroda, Çağlar’ın, Servet’in, Selçuk
Şahin’in oynamasa da hep planlarda olması değil.
Sorun; Alper Potuk’un, Mehmet Topuz’un, Hasan Ali Kaldırım’ın,
Serdar Aziz’in, Necip Uysal’ın, İsmail Köybaşı’nın, Caner Erkin’in, Ömer Toprak’ın,
hatta Semih Kaya’nın olmamasında.
Sorun önce forma
renklerinin, ardından kişisel problemlerin Ulusal Takım’ın damarına enjekte edilen
pis mikroplarında. Adalet sisteminin çökertilmesinde. Hoca, oyuncu kim
değişirse değişsin hala bu takımın ana organı gibi kabul gören tümörlerinde.
Vücudu adalet susuzluğu çeken hangi
kurum, devlet, federasyon, camia, sistem yaşamış ki? Böyle bir örnek tarihte
yok ki gelecekte olsun.
Tam 23 sene evvel genç
bir teknik adam Mustafa Denizli; “Onlar bize 3 atıyorsa biz de burada onlara 5
atarız” demişti. Neuchatel’i şamaroğlanına çevirip göndermiştik, inançlı bir
kalabalığın önünde.
Var mı böyle bir inanç içimizde?
Futbolumuz 23 yıl
öncekinden daha iyi değil mi? Bilmem kaç yüz bin milyon dolarlık sponsorlar,
yayın gelirleri, stad gelirleri, Avrupa’nın 6. Ligi, dünyanın 16. büyük ekonomisi…
Neden inanmıyoruz?
Görüyoruz bu adaletsiz yapıyı inanmıyoruz. Önce
inanamıyorduk, şimdi alıştık (alıştırdılar) inanmıyoruz. Temizleneceğine de
inanmıyoruz.
Bize dekoder al diyorlar, forma al diyorlar, kombine al
diyorlar, bilmem ne derneğine üye ol diyorlar, maça gel diyorlar, harca
diyorlar, harca harca harca! Kalbimizin en orta yerine futbol sevgimizin tam
üzerine kurmuşlar sofrayı, biz harcadıkça daha çok yiyorlar, daha çok yedikçe sofraları
daha çok genişliyor.
Taraftar müşteri, futbol camiası sinekli
bakkal, kötü bir fıkra gibiyiz…
Yine de ben hala seviyorum futbolu. İşte tam da dünkü
hezimet yüzünden seviyorum. Çünkü futbol olabildiğince
dürüsttür. Torpil donuna kadar işlemiş bir yapıya "Süper" diye isim koy, ihaleyi şişir "marka değeri" de, şikeyi yap "büyüklüğe" sığın. Nereye kadar? Edirne'ye kadar. O kadar!..
Yakup Sabri İNANKUR
Yakup Sabri İNANKUR
Duygulara tercüman olmak, böyle bir sey herhalde... Helal...
YanıtlaSilyazi guzel olmus.
YanıtlaSilufak bir not: kal-u bela degil "galu bela" olacak zira bu bir isim tamlamasi degil "evet dediler" anlaminda bir cumledir.
@The Eagle Abroad;
YanıtlaSilTeşekkür ederim. "Adalet" diye bağırıyoruz umarım duygularımızı duyan (ve umursayan) birileri vardır.
@can;
evet doğrusu "kâlu belâ" dır, hatırlatma için ben teşekkür ederim.