12 Kasım 2011 Cumartesi

Sinekli Bakkal


Bugün; öfke, korku, gerilim, şiddet ve küfür öğeleri içeren bir çok yazı okuyacaksınız. Hatta okudunuz.

Küçük ama mide bulandıran bu fıkrayı da bünyeniz kaldırabilir.

Karasinek ailesi, taptaze bir inek dışkısının üstünde toplanmışlar. Büyük oğlan yüzünü buruşturmuş “Midem çok fena şişti”, demiş; “yellenmezsem gebereceğim”

Baba sinek; “Sakın ha, aklını mı kaçırdın sen” diye terslemiş; “Ben size böyle mi terbiye verdim! Sofrada asla böyle bir şey yapılmaz”

Dünkü 1.5 saatlik hezimeti, 1.5 saat içine sıkıştırmaya çalışan küçük zihniyet yeterince midemi bulandırsa da bugüne özel bir sinir harbini kusmayacağım satırlara.

Küçük beyinler Sabri’yi, orta beyinler Hiddink’i büyük beyinler yönetimi / sistemi tartışacaktır bugün. Çünkü düşünce yapısı değişmeden Hiddink’in, Sabri’nn değişmesinin hiçbir değişikliğe neden olmayacağının farkındadır büyükler.

Ulusal takımın sorunu; Volkan’ın, Emre’nin, Hakan’ın, Sabri’nin sahada, Gökhan Zan’ın kal-û belâdan beri kadroda, Çağlar’ın, Servet’in, Selçuk Şahin’in oynamasa da hep planlarda olması değil.

Sorun; Alper Potuk’un, Mehmet Topuz’un, Hasan Ali Kaldırım’ın, Serdar Aziz’in, Necip Uysal’ın, İsmail Köybaşı’nın, Caner Erkin’in, Ömer Toprak’ın, hatta Semih Kaya’nın olmamasında.

Sorun önce forma renklerinin, ardından kişisel problemlerin Ulusal Takım’ın damarına enjekte edilen pis mikroplarında. Adalet sisteminin çökertilmesinde. Hoca, oyuncu kim değişirse değişsin hala bu takımın ana organı gibi kabul gören tümörlerinde.

Vücudu adalet susuzluğu çeken hangi kurum, devlet, federasyon, camia, sistem yaşamış ki? Böyle bir örnek tarihte yok ki gelecekte olsun.

Tam 23 sene evvel genç bir teknik adam Mustafa Denizli; “Onlar bize 3 atıyorsa biz de burada onlara 5 atarız” demişti. Neuchatel’i şamaroğlanına çevirip göndermiştik, inançlı bir kalabalığın önünde.

Var mı böyle bir inanç içimizde?
Futbolumuz 23 yıl öncekinden daha iyi değil mi? Bilmem kaç yüz bin milyon dolarlık sponsorlar, yayın gelirleri, stad gelirleri, Avrupa’nın 6. Ligi, dünyanın 16. büyük ekonomisi…

Neden inanmıyoruz?

Görüyoruz bu adaletsiz yapıyı inanmıyoruz. Önce inanamıyorduk, şimdi alıştık (alıştırdılar) inanmıyoruz. Temizleneceğine de inanmıyoruz.

Bize dekoder al diyorlar, forma al diyorlar, kombine al diyorlar, bilmem ne derneğine üye ol diyorlar, maça gel diyorlar, harca diyorlar, harca harca harca! Kalbimizin en orta yerine futbol sevgimizin tam üzerine kurmuşlar sofrayı, biz harcadıkça daha çok yiyorlar, daha çok yedikçe sofraları daha çok genişliyor.

Taraftar müşteri, futbol camiası sinekli bakkal, kötü bir fıkra gibiyiz…

Yine de ben hala seviyorum futbolu. İşte tam da dünkü hezimet yüzünden seviyorum. Çünkü futbol olabildiğince dürüsttür. Torpil donuna kadar işlemiş bir yapıya "Süper" diye isim koy, ihaleyi şişir "marka değeri" de, şikeyi yap "büyüklüğe" sığın. Nereye kadar? Edirne'ye kadar. O kadar!..


Yakup Sabri İNANKUR

3 yorum:

  1. Duygulara tercüman olmak, böyle bir sey herhalde... Helal...

    YanıtlaSil
  2. yazi guzel olmus.

    ufak bir not: kal-u bela degil "galu bela" olacak zira bu bir isim tamlamasi degil "evet dediler" anlaminda bir cumledir.

    YanıtlaSil
  3. @The Eagle Abroad;

    Teşekkür ederim. "Adalet" diye bağırıyoruz umarım duygularımızı duyan (ve umursayan) birileri vardır.

    @can;

    evet doğrusu "kâlu belâ" dır, hatırlatma için ben teşekkür ederim.

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...