İnsanlar birbirini öldürmek için pek çok zahmet çekiyor.
Halbuki biraz beklesek hepimiz öleceğiz zaten.
Milenyum diyerek bir heyecanla başladığımız 21. yüzyılda da,
Müslüman coğrafyalarda sabırsız bir zahmet! bu zamana kadar süregeldi. Batıdan
esen bahar rüzgârlarının közde bekleyen eski kinleri korlamasının payı da en az
paydadaki geri kalmışlık (ya da geri bırakılmışlık) kadar büyük.
Futbol ve politika arasındaki bitmez (ve bitmeyecek) kirli
bir tangonun yeni bir versiyonu sahnelendi Mısır’da.
El Mesri’nin, El Ehli’yi 3-1 mağlup ettiği maçtan sonra El
Ehli seyircileri, El Mesri tribünlerine akarak futbol tarihinin en büyük bataklıklarından
birini bıraktılar sahaya…
Şu ana
kadar 76 ölü 1000’den fazla yaralı var.
Başkent
Kahire'den 200 kilometre uzaklıktaki Port Said'de maç sonrasında çıkan
olayların önceden planlandığını gösteren birçok ipucu var. Mısır Sağlık Bakanı
yardımcısı Hisham Şeyha çoğu yakalıdaki kesiklerin, saldırının önceden
planlanmış olabileceğini gösterdiğini ima etti. Saldırıyı Mısır futbolunun en
büyük felaketi olarak gördüğünü söyleyen Şeyha, ölenlerin birçoğunun izdihamda
ezilerek yaşamını yitirdiğini belirtti.
Politik
bir çapanoğlu mevcut görünüyor. Bazı gruplar bunun bilerek “polise ihtiyaç
duyulduğunun kanıtı” için bizzat polis tarafından örgütlendiğini söylerken, bazıları
da katliamın sorumluluğu orduya atıp, nihai amacın “polisi etkisiz göstermek”
olduğunu ileri sürüyorlar. Mısır'ın en büyük siyasi oluşumlarından olan
Müslüman Kardeşler Örgütü ise yaşanan katliamdan hem polisi ve hem orduyu sorumlu tutuyor. Onlara göre polis ve asker ülkede bir güvenlik boşluğu olduğunu kanıtlamak
için bilerek müdahalede “gecikmişler”, hatta izin vermişler.
İddiaların etrafında döndüğü noktalardan biri de;
Ultras oluşum liderlerinin satın alındığı, tribünlerin; artık takım ya da ülke
çıkarlarına değil, şahsi çıkarlara doğru dalgalandırıldığı bilgisi. Eğer
öyleyse derim ki, El Ehli’den menfaat bekleyen annesinden cilve beklesin.
Çoğumuz insanoğlunun barış içinde yaşayacağı günler
olmayacağına inanıyor. Ben bu kadar umutsuz değilim. Eminim birgün savaşacak
kimsemiz kalmadığında savaşlar son bulacak. “Sabırsızca” o günlere
yaklaşıyoruz.
Yakup Sabri İNANKUR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder