3 Şubat 2012 Cuma

8 Yıla Kırmızı Kart!


Fernandes’in bilge ayaklarından yoksun Beşiktaş için bu, aslında sorunların en hafifiydi. Maç başlayalı henüz yarım saat olmuşken beklerin zarurî değişimi ağır bir travmaya neden oldu. Haliyle savunmanın %50’si bu kadar kısa sürede değişince ne savunma dengesi kalıyor ne uyumu…

Zaten bu dakikadan itibaren Holosko ve Mustafa kenarda battaniyelerine daha bir sıkı sarıldılar. Sıcak bir kahve söyleseler de yeriydi zira Carvalhal’in atacağı tek kurşunun markası belliydi. Sahanın mesihi; küpeleri ve yeni saç modeliyle aynı battaniyenin altında farklı anlam ve (her anlamda farklı) değerle oturmaktaydı.

Bu esnada deniz tarafındaki kalenin önündeki Çağdaş Atan-Cristian Zurita zincirine Hakan Bayraktar işçiliği de eklenirken, İdman Yurdu, kalesini iyiden iyiye güvenceye aldı. Veli-Ernst ve Necip’in terleri orta sahadaki çimleri sulayıp yeşertirken, arkalarındaki ve önlerindeki çimler verimsizlikten soldu! Bu muhteşem üçlü, maçı toplam 14 top çalmayla bitirdi. Yine toplamda Şeref Bey’den Saraçoğlu’na uzanan mesafeyi de katettiler. Pazar akşamı aynı mesafeyi gerisin geri alınlarının akı ve teriyle katedeceklerinden şüphem yok. Sonuç ne olursa olsun…


Beşiktaş orta saha sendikasının emekleri, gerek beklerin gerekli yardımı getirememesinden, gerek hücum departmanı müdürlerinin gereksiz kopukluklarından ötürü boğazın soğuk sularına battı.

Kazanılan topları etkili olarak rakip kaleye taşımak ve Mersin’in kalın zincirini aşmak için; ya gemileri karadan yürütmek kalibresinde dahiyane bir fikre ya da şairane bir isme ihtiyaç vardı. O şairane isim, o son kurşun, büyük bir tezahüratla sahaya adım attı. Yarım saat süren mücadelesinde! Joseph Boum seddini aşamadı. Topla delemediği duvarı, topsuz yıkmaya çalışınca (ve başarınca!) Beşiktaş’ın, Beşiktaşlı’nın 3 puan tüten hayal gemileri de karaya oturdu.

Esasında Quaresma’nın gördüğü kart; 8 yıllık Beşiktaş’ın lüks sarhoşluğu, plansızlığı, müsrifliğinin girdiği çıkmaz sokak ve yüzüne çarpan kırmızı briketli bir duvardır. O kırmızı kart Beşiktaş’a çıkmıştır, 101 yıllık kültüründen kopmanın haklı cezası olarak…

Ve Beşiktaş Taraftarı buna “YETER” demektedir. Ne “Fenerbahçemiz” gafı, ne “dekoder alın” tüccarlığıdır olayın temeli.  

Beşiktaş’ın özüne dönmesi ve bu lüks sarhoşluğundan kurtulması şarttır. Hepsi bu!

Robinho (ve muadilleri) şımarıklığıyla sübliminal yağlar dökülen, kir ve leke tutmuş koltuklara demek ki bir kadın eli değmesi gerekiyormuş.

Sn. Demirören’in tam arzuladığı gibi oldu mu bilmem ama dün gece o tribünler tertemizdi.

Yakup Sabri İNANKUR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...