Futbol matematiği, 280 milyon avroluk takımınızın, 10 da 1’i değerindeki rakibine karşı sizi favori yapar. Ancak futbol dinamiği favori olmanın, kazanan demek olmadığını söyler. Tüm futbol kamuoyu Beşiktaş için kolay bir maç olacağında hemfikirken, son 1 hafta neredeyse hergünü Carlos Carvalhal’ın maçın zor geçeceği, Alania’nın ciddiye alınması gereken bir rakip olduğu açıklamalarıyla geçirdik.
Bu açıklamaların temelinde “artık kolay takım kalmadı” resmî klişesi yoktu. Carvalhal hep sezon ortasında gelmiş / gönderilmiş bir kariyere sahip. Başka bir sistem devralmanın / bırakmanın sonrasında yaşanacak tüm sıkıntıların farkında.
Beşiktaş yeni bir takım. Bu sezon transfer politikası ise genç gurbetçi odaklıydı. Genç ve yeni bir takımın son 1 senedeki 3. teknik direktörü iseniz, sezonun ilk ciddi maçında rakip kim olursa olsun endişelenmekte haklısınızdır. Elinizdeki emaneti sağ salim teslim edebilmenin stresine de hiç girmeyelim.
Beşiktaş’ın yıllardır büyük bir sorunu var. Hayır, ondan bahsetmiyorum, saha içinde büyük bir sorunu var. Sanıyorum Recep Çetin’den bu yana sağ, Markus Münch’ten bu yana sol, tarafta oynayanlar hep devşirme beklerdi. Asıl mevkisi orta saha ya da defansif orta saha olan oyuncuları mecburiyetten beklere monte etmekle ve bek gibi oynamalarını beklemekle geçti ömür. Hatta şu an Beşiktaş’ın fiili teknik direktörü Tayfur Havutçu dahi, Toschacklı Beşiktaş’ta bir dönem sol bek sorununa çare diye çıkmıştı sahaya.
Schuster’in savunma kurgusu orta saha çizgisine yakındı. Yenilen gollerde hep bu çizginin konumu suçlandı. Stoperler yavaş olduğu için arkaya atılan toplar tehlike yaratıyordu. Aslında bu doğru göründüğü kadar yanlış, hadi biraz yumuşatalım eksik bir yorumdu. Doğru, Schuster’in stoperleri öndeydi ama top kazanmak için (özellikle hava toplarında) rakip yarı saha içlerine kadar prese çıkıyorlardı. Ancak rakip topu kaptığında beklerin duruma geç uyanması ve ters kademedeki beceriksizlikleri Hakan Arıkan’ın yuhalanmasıyla bitiyordu. Antalyaspor maçında Hilbert ve Hakan Arıkan’ın “sen mi, ben mi” bakışmalarının 3. saniyesinde birbirlerine girmesinden doğan gayri meşru gol, son dakikalarda atılan galibiyet golüyle o an için affedildi belki ama yılların sorunu sadece bir sonraki haftaya ötelenmiş oldu.
Havutçu’nun savunma kurgusu ise ceza sahasına yakındı. Belli ki Tayfur Hoca da yenilen goller için savunma çizgisinin yerini suçluyordu. Bu sefer de savunma ve hücum arasındaki mesafe 60 metreye çıktı. Bunun çözümünü uzuuuun toplarda bulan Beşiktaş’ta bu sefer Almeida sürekli kafasını tutarak yere düşerken, orta saha oyuncuları, arada önlerine top düşerse oynamaya çalışıyorlardı. Bekler ise iyice etkisizleşmişti.
Carvalhal bunun ortasını bulmuş gözüküyor. Savunma çizgisi, Schuster-Havutçu arası bir hatta. Ancak asıl devrim savunma çizgisinde değil, savunma yakınlığında. Bekler stoperlere yakın oynadılar. Hatta o kadar yakın ki, Beşiktaş maça 4 stoperle çıktı desek yeridir. Bu nedenle Alania kanatları saçlarını savura savura kenarlardan gelebildiler. Ancak içeri katetmekte zorlandılar. İsmail Köybaşı hayatında ilk kez maçın en çok top çalan adamı oldu. 5 top çalmayla oynayan Köybaşı’nı kim takip etti dersiniz?
4 top çalmayla diğer bek İbrahim Toraman.
En son Mustafa Denizli döneminde sağdan girip sol ayağıyla gol bulan Toraman, dün gece şampiyonluğu getiren o golüne benzer bir pozisyon buldu. 1 asistle de geceyi en iyilerden biri olarak bitirdi.
Tabii bekler orta sahaya bu kadar yardımla gelince, Ernst önstoperlik gömleğini çıkartıp, defansif orta saha zırhını giydi. Orta saha bu kadar baskılı olunca maçın adamı haliyle Fernandes oldu. Temposunu hücuma harcadı. Zaten futbol zekası çok üst düzey bir oyuncu. Dengeli aynı zamanda. Partneri Guti 55 pas denemesinin 47’sini olumlu kullanmış. %85’lik olumlu pas yüzdesi güzel. Ancak o hatalı 8 pasın 3’ü, Beşiktaş kalesinin şık filelerinden çıkabilirdi. Bu haliyle (muhtemelen kondisyona bağlı) konsantrasyon eksikliği sırıttı.
Bekler ne kadar yakınsa uzak forvetler adlarının hakkını vererek o kadar uzaktı. Böylece Beşiktaş top rakipteyken (kanatlar hariç) tüm boş alanlara sahipti. Hücuma kalktığında ise uzak forvetlerin ceza sahasına yaptığı koşular rakip stoperlerin dengesini bozdu. Ya Almeida boş kaldı, ya kenar forvetler, ya da geriden bindiren bekler. Holosko’nun atamadığı kafa golü bu sezon Beşiktaş’ın gireceği pozisyonların fragmanıydı. Özellikle Mustafa Pektemek bu oyunu çok sever. Attığı gollerin hemen hemen yarısını uzak köşeye atılan ani toplara tek vuruş yaparak kaydetti. Bir röportajında kendine Hakan Şükür’ü örnek aldığını söylemişti. En başta da kafa gollerini örnek aldığını son 2 sezon bizzat izledim. Attığı 16 golün 4’ü arka direğe yaptığı koşu sonrasında vurduğu kafa sonucu. Bir kenar forvet için gayet iyi bir yüzde. O nedenle Bebe bu kadar önemliydi. Hızlı, ve kafa vuruşları hedefi bulacak adam lazım bu sistemde. Metin Tekin ve Feyyaz Uçar’dan bu yana bu tarz bir oyuncu yok.
Bu nedenle Carvalhal her basın toplantısını transferle açıp, transferle kapatıyor. Hız ve kafaya sahip bir kenar forvet istiyor.
Yakup Sabri İNANKUR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder