İspanya-Portekiz maçı Barselona-Real Madrid mücadelesine benziyor. Yürekleri o şekilde atmasa da akılları o şekilde akıyor. Tokluk-açlık mücadelesi biraz da. Portekiz Ronaldo'nun aurasıyla aydınlanırken, İspanya'da herkesin kendi mumu var. Portekiz biraz daha liberal, İspanya biraz daha sosyalist. Portekiz müthiş bir motivasyon, İspanya müthiş bir kendine güvenle oynuyor.
İki takımın da silahları bariz olunca final yolu çelik yeleklerinin kalitesine bağlıydı. Portekiz ataklarının %48’i (geleneksel biçimde) soldan, Ronaldo kanadından gelirken, merkezden saldırmaya alışmış (ve alıştırmış) İspanya da, ataklarının %41’inde sol kanadı tercih etti. Topu mümkün olduğunca Ronaldo bölgesinden uzak tutmaya çalıştılar. Ronaldo’yu toptan ayırarak bertaraf etme fikri, katı bir markajdan daha etkili ve doğruydu.
İspanya'daki en büyük eksik Puyol değil Torres'di. Pepe'yi zorlayacak, Silva'ya, Iniesta'ya (hatta ısrarla beklediğimiz Pedro’ya) tüneller açacak tek adam O’ydu. Negredo çok kaliteli bir oyuncu. Kenarlara koşu yapmayı seviyor. Dribling seviyor. Bununla birlikte maçın her anında net bir şekilde görüldü ki; kaygan pasları seven sistem Negredo’ya (maalesef) katlanamıyor. O bölgede oynayacak oyuncunun geriye, orta sahaya dönüp pas keşmekeşinin içinde kendine yer bulması, momentumu arttırması lazım.
İspanya’nın dom dom paslarına karşı Bento oyuncularına Real Madrid desenli çelik yelek giydirdi. Kariyerinin son 3-4 yılında teknik direktörlük dehası “Barselona’yı durduracak mı, durduramayacak mı” sorusuna denklenmeye çalışılan Mourinho bu sezon bunu başarınca Bento’nun maçtan 1 gün once onunla yaptığı görüşmeden sonra Portekiz’in nasıl sahaya çıkacağı aşikârdı. Geçtiğimiz sezon antitez Hollanda + antitez Almanya modelinden Barça sentezi yaratmayı amaçlayan Mourinho başarısız olunca bu sezon başında daha proaktif bir yapı inşa etmişti. Temelinde hız olan oyun kabaca alan daraltma ile başlıyor. Pepe topu kazanıyor, 30 metre önündeki Mesut’u görüyor. Benzema ofsayt bölgesinde voltalar atarken, Mesut topu, ofsayta düşürmeyecek bir hesapla C.Ronaldo'nun koşu yoluna atıyor. Savunma (Benzema’dan aldığı ilhamla) ofsayt için öne çıkıyor. 3-4 saniye içinde Madrid golü bulmuş oluyordu. Bunu Mourinho “3 pasla atacağım bir gol için neden 100 pas yapayım ki” diyerek sayısal (ve rakibi eleştiren) bir cümlede özetliyordu.
Gömülmek İspanya orta sahasını rahatlatıyor. Xavi, Iniesta, Alonso rahat olduğu sürece rakibin rahatsız olması garanti. Lucescu; “Barselona’yı savunma yaparak yenemezsiniz” derken kastettiği yaldır yaldır saldırmak değil buydu. Önde basacak, pas boşluklarını kapatacak, onlar kadar tempolu olacak ve konsantrasyonunuzu kaybetmeyeceksiniz. Bento’nun oyuncuları Çakır’ın başlama düdüğünden, penaltılara kadar mükemmele yakın biçimde doğru oynadılar. David Silva 60’da çıktığında 32 pası vardı. 20 dakika sonra Xavi 71 pasla maça noktayı koydu. Iniesta tüm maçı Portekiz’in stoperi Bruno Alves kadar pas yaparak bitirdi. Savunma ile orta saha arasına Almeida-Ronaldo-Nani’den oluşan kırmızı bir hat çektiler. Zaman zaman Casillas’a kadar pres yaptılar. Taktiksel algı ve disiplini üst düzeyde olan Moutinho-Veloso-Meireles; İspanya seri pas makinesini Barselona tarzı şok preslerle sabote etti. Boşlukları kapattılar, pas ritmini bozup onları uzun toplara zorladılar. 2 saat boyunca tereciye iyi tere sattılar. Ancak iş penaltılara kaldığında çelik yelekler değil çelik bilekler ve eldivenler işe yarıyordu. İber Derbisi’nin hassas dengesini Iker bozdu.
Yakup Sabri İNANKUR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder