Derisi kızıl olanlar yüzyıllarca önce ‘Büyük ruh! Düşmanımı cesur ve kuvvetli yap! Eğer onu yenersem utanç duymayayım’ demişler ve muhteşem maneviyatlarını anlamaktan uzak derisi kızıl olmayan soluk benizliler tarafından yokedilmişlerdi. O zamandan beri Kuzey Amerika ve dünya daha kötü bir yer.
Biz de dünyanın daha iyi olduğu zamanların felsefesiyle yola çıkalım, soluk benizli mantığı futbolumuzu daha da soldurmasın.
Ezeli rekabet, özellikle son 6-7 yıldır, yöneticilerin ve başkanların büyük çabaları sonucu yerini düşmanlık, nefret ve türevi duygulara bıraktı. Rakibine bu duygularla yaklaşanlar, kendi kulüplerine de zarar vermeye başladılar.
Küfürü bitirdik diyenler stad yakıyor, duruşlarıyla övünenler adam dövdürüyor, saray terbiyesinden bahsedenler sahaya adam atıyor. Maddi zarar, işin görünen kısmı, asıl tehlike manevi zarar. O suçlu, ilk o başlattı, o benim saçımı çekti....v.s konusu değil bu.
Konu saygı konusu.
Atatürk’ün Yunan Bayrağı’na gösterdiği saygıdan bahsediyorum.
Ezeli rekabette birbirini kızdırmak vardır. Zekice espriler vardır, keyifli taşlamalar vardır, tartışmalar vardır ve zevklidir.
Ezeli rekabet ‘gelirse karda çıplak kayarım’ dediğin oyuncu rakibine transfer olduğunda da alkışlamaktır, delikanlı olmaktır. Başkasına terlik atarken kendi kapısının önünü görebilmektir.
Bugün Quaresma transferinin Aziz Yıldırım’a Ronaldinho’yu Fenerbahçeli yapmak için nasıl bir motivasyon verdiğini göremiyor musunuz? Ronaldinho gelirse, en az Quaresma’nın gelişi kadar sevinirim. Tıpkı Schuster’in gelişine en az Rijkaard’ın gelişi kadar sevindiğim gibi.
Quaresma’lı Beşiktaş’ı yenmek daha keyifli olmaz mı? Ronaldinho’lu Fenerbahçe’nin önünde ligi bitirmek daha zevkli olmaz mı?
Mehmet Topuz vs. Serdar Özkan mı? Quaresma vs. Ronaldinho mu? Hangisini izlemek istersiniz?
Standart bir transfer döneminde, büyük hoca, yıldız topçu...v.s diye sıradan adamları fahiş fiyatlarla önümüze sürüp, bize de ‘al sana yıldız, alkışla, maça gel, forma al’ derler. Bizler de salak yerine konduğumuzu anlamadığımızdan değil, sırf sevgimizden, kös kös çarkın ufak dişleri olmaya devam ederiz.
Bu sene Bursa şampiyon olmasaydı, kandırılmaya devamdı. Yine devam edilecek. Ancak en azından böyle bir ‘tokatın’ uyuyanları uyandırma şansı var. Rekabet yerine manipülasyonların döndüğü bir ortamda bol bol uyku olacaktır. Futbolumuz da ‘abi adamlar ne top oynuyor’dan bir adım öteye geçmeyecektir.Tokatların artması ise ‘uyutmaya çalışanları’ tarihe gömecektir.
Velhasıl;
‘Büyük Ruh! Beni tek büyük yapma, 5 yaptın zaten 6 büyük yap, 7 yap. Rakibimi vizyonsuz, misyonsuz, bitik yapma, yıldızlarla doldur ki, onu yenmek daha keyifli olsun, kendimi de olduğumdan daha büyük görmeyeyim.’
Not: Quaresma’nın ancak formasını alırsınız diyenler, Quaresma forması almak için Kartal Yuvaları’nda sıraya girsinler.
http://www.macadogru.com/news.php?news_id=905
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder