Romalı generaller çocuklarına Orpheus´un hikayesini anlatırlarmış.
´Futbol savaştır´ düşüncesine selam ederek biraz bahsedeyim Orpheus´tan.
Orpheus´un çok güzel sesi varmış ve çok güzel lir çalarmış. O kadar büyüleyiciymiş ki sesi bırakın insanları, O´nu dinleyen nehirler bile O´na doğru akar, ağaçlar O´na doğru eğilirmiş.
Ancak kader bu, Orpheus´un müziğinden bile çok sevdiği karısı ölmüş. Orpheus´ta karısını geri almak uğruna yeraltı dünyasına inmiş. Tabii ki en büyük silahı sesiymiş. Ruhların dünyasında ilerlerken o kadar güzel şarkılar söylemiş ki, O´nu dinleyen hiçbir ruh O´na zarar vermemiş. Sonunda Ölüler Diyarı, Kral Pluton´un sesi ile gürlemiş. ´Tamam Orpheus, teslim oluyoruz, karını vereceğim. Ancak bir şartım var.´ Orpheus çok sevinmiş ve şartı sormuş hemen. Pluton buyurmuş ´Her ikinizde Yeraltı Dünyası´ndan ışığa çıkana kadar, sevdiğin kadına bakmayacaksın. Ancak o zaman sevdiğin insan senin olur´
Orpheus sevinçle almış karısını ve yukarı doğru yola koyulmuş. Gitmiş, gitmiş, artık gün ışığını görmeye başlamış hafiften ve şefkatle, sevgiyle dönmüş karısına bakmış ve tam o anda da sonsuza dek kaybetmiş O´nu´
Bu hikayeyi anlattıktan sonra çocuklarına nasihat edermiş generaller. ´Her kim yukarı giden yolu, ışığın, huzurun ve gerçeğin yolunu aramak isterse her zaman ileri baksın. Bunları aramak için geriye bakanlar, geçmişi, kaybolmuş arkadaşlıkları ve aşkları arayanlar, karanlığa gömülmeye mahkumdur´
Beşiktaş özellikle 100. yılının ardından kötü yönetilmesinin acısını sürekli geçmişe bakarak ‘unutmaya çalıştı’. Bu da işleri daha kötü yaptı. Zira ortadaki yanlışlıklar sürekli ‘Beşiktaşlı Duruşu’ dolu cümlelerin altına süpürüldü. Çözüm arayışı yerine edebiyat yapıldı. Takım-Taraftar ve Yönetim arasındaki bağlar zarar gördü.
Sanıyorum artık kardeşlerimiz de Metin-Ali-Feyyaz’ın cenk hikayelerinden fazlasını istiyordur. Kendimi bazen Hababam Sınıfı fizik hocası Paşa Nuri gibi hissediyorum. ‘Metin sağdan topu aldı mı uçardı, Zeki bir vururdu topu göremezdik güm güm güm’
Bu çocukların artık kendi Rızalarını, Sametlerini, Gökhanlarını yaşamaya hakları var. Necip, Cumali, Orhan, Erkan, Sezer, Ali Kuçik hatta Muhammet, Kubilay işte bu duruma aday. Beşiktaş´ın geleceği ve gelecekteki efsaneleri bu isimler. Ve, bu isimler karanlığa gömülmekten kurtarır Beşiktaş´ı.
Beşiktaş Yönetimi hazır doğru işler yapmaya başlamışken bu konuyu da listesine eklesin. Beşiktaş Felsefesi’ni devam ettirecek ve Beşiktaşlı Duruşu’na ‘yeniden’ doğru anlamını verecek yapı budur.
Bu sese kulak verilirse başka hikaye dinlemeye de gerek yoktur.
http://www.macadogru.com/news.php?news_id=1139
´Futbol savaştır´ düşüncesine selam ederek biraz bahsedeyim Orpheus´tan.
Orpheus´un çok güzel sesi varmış ve çok güzel lir çalarmış. O kadar büyüleyiciymiş ki sesi bırakın insanları, O´nu dinleyen nehirler bile O´na doğru akar, ağaçlar O´na doğru eğilirmiş.
Ancak kader bu, Orpheus´un müziğinden bile çok sevdiği karısı ölmüş. Orpheus´ta karısını geri almak uğruna yeraltı dünyasına inmiş. Tabii ki en büyük silahı sesiymiş. Ruhların dünyasında ilerlerken o kadar güzel şarkılar söylemiş ki, O´nu dinleyen hiçbir ruh O´na zarar vermemiş. Sonunda Ölüler Diyarı, Kral Pluton´un sesi ile gürlemiş. ´Tamam Orpheus, teslim oluyoruz, karını vereceğim. Ancak bir şartım var.´ Orpheus çok sevinmiş ve şartı sormuş hemen. Pluton buyurmuş ´Her ikinizde Yeraltı Dünyası´ndan ışığa çıkana kadar, sevdiğin kadına bakmayacaksın. Ancak o zaman sevdiğin insan senin olur´
Orpheus sevinçle almış karısını ve yukarı doğru yola koyulmuş. Gitmiş, gitmiş, artık gün ışığını görmeye başlamış hafiften ve şefkatle, sevgiyle dönmüş karısına bakmış ve tam o anda da sonsuza dek kaybetmiş O´nu´
Bu hikayeyi anlattıktan sonra çocuklarına nasihat edermiş generaller. ´Her kim yukarı giden yolu, ışığın, huzurun ve gerçeğin yolunu aramak isterse her zaman ileri baksın. Bunları aramak için geriye bakanlar, geçmişi, kaybolmuş arkadaşlıkları ve aşkları arayanlar, karanlığa gömülmeye mahkumdur´
Beşiktaş özellikle 100. yılının ardından kötü yönetilmesinin acısını sürekli geçmişe bakarak ‘unutmaya çalıştı’. Bu da işleri daha kötü yaptı. Zira ortadaki yanlışlıklar sürekli ‘Beşiktaşlı Duruşu’ dolu cümlelerin altına süpürüldü. Çözüm arayışı yerine edebiyat yapıldı. Takım-Taraftar ve Yönetim arasındaki bağlar zarar gördü.
Sanıyorum artık kardeşlerimiz de Metin-Ali-Feyyaz’ın cenk hikayelerinden fazlasını istiyordur. Kendimi bazen Hababam Sınıfı fizik hocası Paşa Nuri gibi hissediyorum. ‘Metin sağdan topu aldı mı uçardı, Zeki bir vururdu topu göremezdik güm güm güm’
Bu çocukların artık kendi Rızalarını, Sametlerini, Gökhanlarını yaşamaya hakları var. Necip, Cumali, Orhan, Erkan, Sezer, Ali Kuçik hatta Muhammet, Kubilay işte bu duruma aday. Beşiktaş´ın geleceği ve gelecekteki efsaneleri bu isimler. Ve, bu isimler karanlığa gömülmekten kurtarır Beşiktaş´ı.
Beşiktaş Yönetimi hazır doğru işler yapmaya başlamışken bu konuyu da listesine eklesin. Beşiktaş Felsefesi’ni devam ettirecek ve Beşiktaşlı Duruşu’na ‘yeniden’ doğru anlamını verecek yapı budur.
Bu sese kulak verilirse başka hikaye dinlemeye de gerek yoktur.
http://www.macadogru.com/news.php?news_id=1139
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder