20 Kasım 2011 saat 19.00’da Şeref Bey’in çimlerini Beşiktaşlı ve Galatasaraylı oyuncular ezmekteydi. Düşüncede 4-3-3 ama uygulamada 4-5-1 olan dizilişle sahaya yayılmışlardı. Sıkıcı, yeknesak bir orta saha mücadelesinde debeleniyordu futbol. Carvalhal de, Terim de “orta yuvarlağın etrafında dönen debdebeyi kazanan maçı kazanır” düşüncesinde merkez oyuncularını tazelediler. Ayhan’ın yerine Sabri, Veli’nin yerine Necip deparlarla, canavar gibi sahaya çıktılar, 10 dakika sonra sedyelerle sahadan çıktılar. Aynı anda gelen bu 2 “ilahi” sakatlık 65. dakikada 2 teknik direktöre Pektemek ve Baroş değişikliğini mecbur etti. Kenar forvet Quaresma kanada geçti, taç çizgisine bitişti. 2 takım 4-4-2 oynamaya başladı. 1 saat 5 dakika boyunca kaleyi bulan toplam 3 şut dışında “-seydi, -saydı” hayal ekleriyle dahi gol olduramayan bizler son 24 dakikada 8 isabetli şut, 3’er gollük atak izledik. Quaresma son yarım saat oyuna ağırlığını koydu, maçın adamı oldu.
26 Şubat 2012 saat 19.00’da Ali Sami Yen Spor Kompleksi TTArena’nın çimlerinİ Galatasaraylı ve Beşiktaşlı oyuncular ezmekteydi. Galatasaray düşüncede ve uygulamada 4-4-2 olarak sahaya yayılmışken, misafir Beşiktaş “klasik” 4-3-3 dizilişiyle sahaya çıkmış, 4-5-1 klasiğinde yayılmıştı. Galatasaray maça harika başladı. Hemen öne geçti. Melo ve Selçuk rakip savunmaya pres yapıyor, böylece Beşiktaş çıkamıyor, oyun kuramıyordu. Galatasaray öndeyken 65.dakikada Fatih Terim Necati Ateş’i çıkardı Albert Riera’yı aldı, 4-3-3’e döndü. Beşiktaş’ta oyuna Mustafa Pektemek girdi, Almeida’ya partner oldu. Kenar forvet Quaresma kanada geçti, taç çizgisine bitişti. Veli ve Ernst hücum prese başladılar. Beşiktaş atakları bardaktan boşandı. Bir kanat organizasyonu sonunda Semih Kaya kendi kalesine attı. Baroş oyuna girdi Galatasaray 4-4-2’ye döndü. Beşiktaş savunmasının adam markajında yaptığı bir hata sonucu burun farkıyla kazandı. Quaresma son yarım saat oyuna ağırlığını koydu, maçın adamı oldu.
6 Mayıs 2012 saat 19.00’da Ali Sami Yen Spor Kompleksi TTArena’nın çimlerinİ Galatasaraylı ve Beşiktaşlı oyuncular ezmekteydi. Galatasaray düşüncede ve uygulamada 4-4-2 olarak sahaya yayılmışken, misafir Beşiktaş “klasik” 4-3-3 dizilişiyle sahaya çıkmış, 4-5-1 klasiğinde yayılmıştı. Galatasaray maça harika başladı. Hemen öne geçti. Melo ve Selçuk rakip savunmaya pres yapıyor, böylece Beşiktaş çıkamıyor, oyun kuramıyordu. Beşiktaş savunmasının adam markajında yaptığı hatalar sonucu 2 yan toptan 2 gol buldu. Devre arasında oyuna Mustafa Pektemek girdi, Almeida’ya partner oldu. Kenar forvet Quaresma kanada geçti, taç çizgisine bitişti. Veli ve Ernst hücum prese başladılar. 65.dakikada Fatih Terim Baroş'u çıkardı Albert Riera’yı aldı, 4-3-3’e döndü. Beşiktaş eşek sudan gelinceye kadar atak yaptı. Bir kanat organizasyonu sonunda Tomas Ujfalusi kendi kalesine attı. Quaresma son yarım saat oyuna ağırlığını koydu, maçın adamı oldu.
Batının Mantığını Alalım, Dizilişini Değil!
Süper Lig’de tüm takımlar 4-3-3 (aslında 4-5-1) oynuyor. Ligimiz zaten sert iken bir de üzerine göbekte 2 hatta 3 takoz barındıran takımların sayısı bir hayli fazla. Orta yuvarlağa sığışmaya çalışan 6 kişinin mücadelesi futboldan çıkıp kör dövüşüne dönüyor ve maçlar bu yüzden çoğu zaman ruhumuzu sıkıntı kıskaçlarıyla esir alıyor.
Eğer hakkını verebilseler sahaya hakim olma ve topla daha fazla oynamak için tasarlanan 4-3-3 gözümüzü okşayan bir futbolu önümüze koyar. Bunun için ilk şart 2 adet kenar forvet!
Riera, Simao ve özünde Engin, Quaresma kanat oyuncuları. Bildiğimiz eski model, hızlı, teknik, taç çizgisine bitişen, önündeki bekin belini kırıp penaltı noktasına orta yapan sınıf. Leonardo, Giggs, Ginola, Zenden bu sınıfın son aristokratları. Elimizde Giggs kaldı yadigâr. Modern futbol bu tarz oyunculara yeni bir misyon yükledi ve altyapı eğitimleri bu misyonla evrildi. Yeni göreve “kenar forvet” ismi yakıştı. Kenar forvetler (genelde) ters ayaklarıyla kanatlara yerleşiyorlar. Solaksa sağ kanada, sağaksa sol kanada... Çünkü görevleri rakip savunmanın göbeğine dalmak. İleri 3’lü bir mızrak başı gibi daralan üçgen bir yapıda, rakip savunmanın karnını yarmakla / yıpratmakla görevli. Mızrağın sapını, arkadan şok prese gelen orta saha oyuncuları oluşturuyor. Onların görevi 3’lünün deldiği boşluklara saldırmak ve kaptırılan topları çabucak geri kazanıp akına (savunmayı delmeye ve yarmaya) devam etmek.
Elimizdekiler (Stoch, Ambarat gibi azınlık hariç) kanat oyuncuları olduğu için hedef santraforlar yalnız kaldığı gibi, orta sahada da bir tatsız tutsuz (zaman zaman ruhsuz) bir tango izliyoruz.
Galatasaray-Beşiktaş maçlarını dilerim teknik adamlar iyi etüd ederler ve bize / futbol tarzımıza en uygun olan 90’ların, 2000’lerin o güzel iki forvetli, kanat akınlı, çift yönlü orta sahalarının dikine pres yapabildiği futbola döneriz.
Yakup Sabri İNANKUR