Kelimelere bol keseden kifayet dağıtsak dün geceyi anlatacak şık bir kıyafet bulamazlardı kendilerine. Ne teşbihler, ne sıfatlar bu uğurda tepetaklak düşerlerdi paragraflardan.
Mourinho klasik ‘kesici-pas dağıtıcı-oyun
kurucu’ üçgeninin iç açılarını değistirdi. 2 kesici 1 pas dağıtıcı ile City
orta sahasını boğmayı amaçladığı açıktı. Amma ve lakin City ortasahası zaten boğulmak
derdinde değildi. Barry’nin görevi oralarda boy göstermek ve partneri Toure’ye gizli
forvet kontenjanında yer açmaktı. Toure'yi
meşgul edecek Ozil, Modric
sahada olmadığı için Fildişili at koşturdu Madrid illerinde. Ronaldo'yu kıskandıran driblinglerle hem de. Geride beklemek zorunda
değildi zira. Buna Silva’nin ‘modern
10 numara’ futbolu da destek çıkınca 2-3 pasta Ispanyol kalesini görmeye başladı Ingiliz ekibi. Çok savunma yönlü
oyuncu koymak, kaleyi sağlama
almak demek değil. Rakibin hücum
gücünü kırmak önemli olan. City’nin en etkili oyuncusu Toure. Onu geride
beklemek deparlarıyla karşı
karşıya gelmektir ki, öyle
bir momentumu durdurmak için duvar örseniz kafi gelmez. Zaten Essien de Khedira
da hücuma çıkmakta zorlanan oyuncular. Böylece Madrid’in gol umudu adaklara ve şutlara
kaldi. Ozil ve Modric oyuna dahil olduktan sonra Real’in rakip kaleyi ablukaya
alması elbette tesadüf değildi bu yüzden. Tam bu dakikalarda Di Maria’nın Cruijff-Baggio karışımı isyan
deparları ve pasları başladı. Maçın kan dolaşımı hızlandı.
Ronaldo %100 pas yüzdesi ile oynadı. 54 pas 54 isabet. Son dakikada golü atıp maçı aldı. Insan 1.5 saat yerinde otursa
hata yapar. Insan diyorum tabii. Mactan sonra Mourinho ‘Sahada hayvanlar gibi mücadele ettik’ derken
kesinlikle haklıydı.
22 ‘hayvan’ 1 topun peşinde hercümerc ederken hatalarıyla, sevaplarıyla, mücadelesiyle ve burun farkıyla gerçek futbolu iliklerine kadar yaşamak da insana kendini kral
gibi hissettiriyor.
Yakup Sabri İNANKUR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder