Maçtan önce Kazan’da takılabileceğiniz birisi. Küpesi,
gitarı, sigarası ile aykırı adamların o sinsi karizmasına sahip. Yanıltmasın,
özene bezene oluşturulmuş salaş görünümlü bir imaj çabası değil bu. Bizzat
Biliç’in kendisi “Bazen saha kenarında kaçık gibi göründüğünün”
farkında ama omuz silkiyor; “Kadınlara
büyük saygı duyuyorum ama bence dünyadaki en güzel şey futbol” Sahadaki
oyunun görüntüsü, onu kendi görünümünden daha fazla tatmin ediyor. Bu yüzden
bir Biliç takımını dağınık, disiplinsiz ve kabullenmiş görmedik.
Gelenekseldir; yeni teknik direktör ile birlikte tertip,
teşekkül yeniden şekillendirilir. Hocanın, hayallerimizin dizilişindeki kadroyu
oynatmasını nasıl da umarız! Oysa mevzubahis Biliç ise alışmamız gereken yegâne
özellik değişkenliktir. Kadrodaki sürekli rotasyondan tutun da, asimetrik
sahaya yayılışlar, maçın içinde 4’lü savunmadan 3’lüye dönmeler… hedef
santraforla da gol arayabilir Beşiktaş, 3 adet 10 numara ile de… Ona göre “Galatasaray’a başka Akhisar’a başka
oynamalısınız” Çoğu
Beşiktaşlı’nın arzusu takımın 2 forvetle oynaması. Biliç reddetmiyor ancak bir
şartı var; “2 ‘sinin de defansif yönde
çalışması” gerekiyor. TTArena’da Türkiye’yi Oliç-Mandzukic ile darmadağın
etmişler ve 3-0 kazanmışlardı. Almeida ile Pektemek’i bir araya getirecekse
ikisinin de en az İlhan Mansız kadar koşması lazım. Şu aşamada hayalperest bir
iyimserlik olur. Biliç gerçeklerin adamı. Katı bir taktikçilik, kutsal bir
formatçılık ona göre değil: ”Benim kişisel görüşüm, bu spesifik formatlar yavaş
yavaş kullanımdan kalkıyor. Çok fazla uzman da benim görüşümü destekliyor.” diyor Hırvat Hoca ve futbolun
kayganlığından dem vuruyor: “Oyuncuların
topla hareketini belirlemek gittikçe zorlaşıyor. Saha içerisindeki akışkanlık
bence çok daha önemli. Eğer siz takımınızın kompakt olmasını istiyorsanız, her
bir hattınızın bir diğerine yakın kalmasını sağlamalısınız. Boşlukları ortadan
kaldırdığınızdan emin olmalısınız. Ancak bu şekilde takımınızı sıkı hatlar
üzerinden kurgulayabilirsiniz.”
Bütün bu
kelimelerin altının ne kadar dolu olduğunu hazırlık maçlarında gördük ve
anladık. Rakip prese başladığında taca atmak ve riske girmeyen sağlam savunma
oyuncusu olmak varken, geri pas feyki verip bir anda topla dönerek oyun kurmayı
yeğleyen Pedro Franco’yu gördük (Sivok ile beraber 10 gole ulaşabilirler mi?
Muazzam bir katkı olur) Savunma önüne Hutchinson tercihi, keza aynı sebepten.
Atiba sadece top çalmak için sahada değil. Ribaund topluyor. Arkaya seken veya
rakip savunmanın uzaklaştırdığı tüm topları alıyor ve duruma göre ya yeniden
paslıyor veya ok gibi fırlıyor. Hep öne oynuyor! Ç.Rize maçında 2 kişiden
sıyrılıp Olcay’a attığı gol pası sanırım herkese bir fikir vermiştir.
Sihirli Solak
Top, boş alana doğru oynanır:
Boşluğa hareketlen, boşluğa koş, boşluğa pas at… Bir oyuncu, oyunun ne
kadar boşluklarına hakimse, o kadar dolu bir futbol zekasına sahiptir. Oğuzhan
Özyakup Beşiktaş için bu yüzden önemli: Boşlukları dolduruyor. Geçtiğimiz sezon,
Oğuzhan’ın basit ve parlak futbol zekası, körelmeye yüz tutmuş hücum
organizasyonlarını anında keskinleştiriyordu. Bu sezon Oğuzhan daha şanslı.
Kendini tribünlere kabul ettirdi, genç cevherlerden mücevher üretmesini bilen
bir hocaya sahip ve yanında / önünde, nihayet Muhammet var.
Takımının karakteri ne olursa olsun, her taraftar, kendisini
ve rakipleri büyüleyen, olmadık anlarda, olmadık mucizeler ortaya koyan
sıradışı ayaklar izlemek ister. Makine gibi işleyen sisteme eyvallah ama işler
teklediğinde hokus pokus yapacak sihirli bir solaktan daha enfes ne olabilir?
Solaklığa özgü o anlatılamaz asaletin 10 numara zevkinden öte keyif var mıdır?
Sergen-Tümer sonrası paslanmış gözler yeterince bekledi artık. Muhammet yedek
değil. Genç yetenek değil. Genç yetenek lafını sevmiyorum, hatta oyuncuya büyük
zararı olduğuna inanıyorum. Ona bir çeşit görünmez kredi veriyor. Böyle soyut,
yalandan güvenlere üstün bir yeteneğin hiçbir ihtiyacı yok. Onun ihtiyacı olan
daha fazla oynamak ve (18,19 yahut 20) yaşın büyük bir takımın ilk 11’i için
hatta yıldızlığı için (günümüzde) makul bir yaş olduğunu ona belletmek.
Biliç O’nu Pirlo mevkisinde de kullandı, kenarda da. Farklı
pozisyonlar; farklı seçenekler sunar ve bakış açısını genişletir. Farklı bir
yetenek için katalizör uygulamalar... Messi gibi sağa yakın oynatıyor. Topu
soluna çektiğinde şunları görüyor Muhammet: Şut atacağı kale, araya oynayacağı
boşluk, delici koşular yapacağı zig-zaglı boşluk. Biliç’in planladığı bu
boşlukları doldurabildiği ölçüde yıllardır bomboş bekleyen sihirli solak
kontenjanını dolduracak. İzlerken insana
o havayı veriyordu. Şut hızı ve kalitesi Tümer’e, pas yumuşaklığı ve isabeti
Sergen’e benziyordu. Sergen olabilir miydi? Önünde sabit kader yolları var
Muhammet’in. Önümüzdeki 15 seneyi dilek şart kipiyle geçirebilir; oynasa, istese, çalışsa… bolca ahlar,
çokça tühler… Yahut 5 yıl önce gittiği La Masia’nın büyükleriyle oynamaya gidebilir.
Biz ona buradan gurur verici milli sıfatlar yükleriz. O ise uluslararası
sıfatlarını arttırdıkça arttırır... En kötüsü, Serdar Özkan olur... Biz O’nun
Sergen ya da Serdar değil Muhammet olmasını istiyoruz. Kendine en mükemmel
hikayeyi yazıp bize ve çocuklara farklı bir kader yolu sunmasını istiyoruz. Tabii
O ne isterse O olacak.
Yakup Sabri İNANKUR