Rio de la Plata’nın çocuklarının gözyaşı...
Alfredo di Stefano’nun, Mario Kempes’in, Enzo Francescoli’nin, Claudio Caniggia’nın, Gabriel Batistuta’nın, Ariel Ortega’nın, Roberto Ayala’nın, Hernan Crespo’nun, Marcelo Salas’ın, Pablo Aimar’ın, Javier Saviola’nın, Esteban Cambiasso’nun, Javier Mascherano’nun, Gonzalo Higuain’nin, Radamel Falcao’nun gözyaşı...
110 yıllık tarihin dizlerinin üstüne çökmesi 90 dakika sürdü. Aslında River Plate, 3 sene önce ligi sonuncu sırada bitirmiş ama düşmemişti. Adına “Descenso” dediğimiz sistemin amacı da buydu zaten. Büyükleri çalkantılı bir (hatta iki) sezondan korumak. Son 3 sezondaki puanları topluyoruz, oynanan maç sayısına bölüyoruz. Sıralamada son 2 takım direk düşüyor, 17. ve 18. sıralardaki takımlar da ikinci ligin 3. ve 4. Sırayı alan takımlarıyla eleme usûlü karşılaşıyor. Dolayısıyla elimizde iki puan durumu oluyor. Bir tanesi içinde bulunduğumuz sezonu gösterirken, diğeri toplama, bölme işlemlerinin sonucunda kaderimizi belirleyecek puan durumunu gösteriyor. Bu nedenle 3 sene önce sonuncu River’ı düşürmeyen sistem, bu sene 9. sıradaki River’ı önce play-out’a, oradan da ikinci lige gönderdi.
Aşağıdaki linkte “Posiciones” ve “Descenso” bu iki durumu gösteriyor.
http://www.ole.com.ar/
Tabloda açıkça görüyoruz. 2 Vizeye çalışmayan, yumurta kapıya geldiğinde finale sabahlayan öğrenci modeli bir durumu var River Plate’in. Descenso’da 17. sırayı alan River, ikinci ligden gelen Belgrano ile oynamak zorunda kaldı.
İlk maçı 2-0 kaybettiler.
Normal bir play-out için dezavantaj bir sonuç gibi görünse de, sistem burada da büyüklerin yanında. Birinci lig takımı, maçlar sonunda aynı gol averajını yakalarsa, kazanmış sayılıyor! Kısaca River’a gereken 2 farklı herhangi bir sonuçtu.
İkinci maçta 6. dakikada golü buldular. Önlerinde 84 dakika, atılması gereken bir gol vardı. Ama o golü Belgrano attı. 70. dakikada ise zarlar bir kez daha River’ın lehine geldi.
Penaltı oldu.
Penaltıyı çoktan zihninde gol yapıp son 20 dakikaya 1 golün umuduyla giren milyonlar için ilk yıkım da burada gerçekleşti. Penaltı atıldığında maç hala 1-1’di.
Son düdük çaldığında da…
River Plate artık birinci ligde yoktu. “River yoksa ben de yokum” diyen bir taraftar intihar etti. Ortalık karıştı. Şu ana kadar 115 yaralı (18’i ağır), 2 ölü var.
Bu esnada La Boca’da eğlence vardı. Boca Juniorslu taraftarlar havai fişeklerle coşarken fondaki müzik “Cry me a River” dı.
“Altyapı gitti River Bitti”
Tabii ki maçtan sonra hakemi suçlayanlar çoğunluktaydı. 3 sene boyunca düşürmemek için taklalar atan bir sistemin hangi hakemi River’ı düşürdü bilemiyorum. Ama aklım lakırdılardan çok eski oyuncu (Federico ve Gonzalo’nun babası) Jorge Higuain’in açıklamalarına takıldı. 1960lardan beri takımın altyapı sorumlusu olan Delem’in 10 yıl önce kovulmasını işaret etti baba Higuain. 10 yıldır River, altyapıdan doğru dürüst oyuncu çıkaramıyor, yanlış transferler yapıyor, bu oyuncuları satamıyor ve sürekli borca giriyordu.
Düşmek kaçınılmazdı.
Yaşlı adam “Delem gitti, altyapı bitti. Altyapı gitti, River bitti” dedi. Ardından gözyaşı nehrini yeni damlalarla beslemek üzere arkasını döndü ve gitti.
Demek ki sistem ne kadar “ilginç” olursa olsun, altyapıyı unutan, yanlış transfer yapan, borca giren yanıyordu. En çok kupa kazanan takım da olsa, bu böyleydi.
Kendini bilen için düşmek iyidir. Vurduğunuz dibi gördükten sonra, ayağa kalktığınızda daha cesursunuzdur. Onca yaraya rağmen de daha dirençli. Kalkamıyorsanız, ziyanı yok yatmaya devam edin, zira oraya aitsinizdir.
Büyükler içinse düşmek, aynı zamanda düşünmektir. Çünkü büyüklük parada, kupa sayısında, taraftar çokluğunda değildir. Büyüklük bir karakterdir. Büyüklüğe illâ sayısal bir kıyas biçeceksek, madalya sayısına değil, gelen darbelere rağmen attığın adım sayısına bakmalıyız.
33 kupanın hatrını bir kenara bırakın, asıl şimdi River’ın ne kadar büyük olduğunu ölçebileceğiz.
Bugün keyifle “Cry me a river” diyen milyonların üzdüğü milyonlara, yarın Büyük River Plate geri dönüp “Don’t cry for me Argentina” diyebilecek mi?